Değil mi? ☻
Kemal Sayar
Kemal Sayar
: Babil hikâyesinde insanlar Tanrı'ya meydan okumak için bir kule dikiyorlar. "Öyle bir kule dikeceğiz ki şanı her yerden duyulacak. Öyle bir kule dikeceğiz ki Allah'la yarışacağız," diyorlar. Allah da onların dillerini dolaştırıyor ve artık birbirlerinin lisanını anlamaz oluyorlar. Bu muazzam bir metafor. Kutsal kitaplardaki hikâyeleri hep böyle daha derin anlamlarıyla, semboller üzerinden düşünmek lazım. Günümüzde insan, firavunlaşma temayülü içinde.
Sadettin Ökten
Sadettin Ökten
: "Musa'nın Tanrısını görmek için şöyle yüksek bir kule yap da görelim," diyorlar. Aklıma uzaya giden ilk insan olan Gagarin'in sözü geldi. "Gökyüzüne çıktım ama Tanrı'yı göremedim," demişti Gagarin. Halbuki kendisine baksa görecekti.
Sayfa 49
Gecenin türküsü.. Nietzsche
Işığım ben: Gece olaydım keşke! Ama budur işte benim yalnızlığım, çepeçevre ışıkla sarılmış olmam. Ah, karanlık olaydım, gece olaydım! Nasıl emerdim ışığın memelerinden! Üstelik kutsardım bir de sizleri, ışıl ışıl yıldızcıklar, ateşböcekleri göğün! O ışıktan armağanlarınızla mutlu olurdum. Ama öz ışığımla yaşıyorum ben, gene ben içiyorum benden taşan alevleri. Bilmiyorum almadaki mutluluk nedir; çoğu zaman bana öyle geldi ki, çalmak daha da büyük mutluluktur almaktan.
Reklam
104 syf.
·
Not rated
"İnsana acı veren yalnızlık; tercih edilmemiş, tasarlanmamış ve mecbur bırakılmış yalnızlıktır." Sanırım kitabı tek cümle ile anlat deseler bu alıntıyı söylerdim. Ama bu kitap öyle tek cümle ile anlatılacak bir kitap değil. Muazzam bir yalnızlık hikayesi. Ceza hukuku alanında profesör olan Adem, eşi Şule'yi kaybettikten sonra derin bir bunalıma girer. Kendini hayattan ve her şeyden tamamen soyutlaştırır. Eşine bağlılık bir yana sanki bağımlı gibi davranmktadır. Onsuz hayatın hiçbir anlamı kalmamıştır. Bir gün arabası bozulunca sahilde İsa adlı biriyle karşılaşır. İsa'ya sahilde ne yaptığını sorunca "tadını çıkarıyorum" cevabını alır. İşte bu cümle tüm dengesini bozar. Neyin tadını çıkarmaktadır İsa? Yalnızlık tadı çıkarılacak birşey midir? Bunun üzerine dostlukları ilerleyen İsa ile Adem bir yolculuğa çıkar. Bu yolculuk ile birlikte herkes eteğindeki taşları dökmeye başlar. Sonu bomba desem. Okurken ağzımı açmışım farkında değilim. Okuru şaşırtan yazarları çok severim. Velhasıl ben çok beğendim. Zevkle ve elimden bırakmadan okudum. Bence mutlaka sizler de bir şans vermelisiniz. Keyifli okumalar dilerim...
Yalnızlığın Yansıması
Yalnızlığın YansımasıFikret Dağlı · Salon Yayınları · 202415 okunma
Peygamber öyle bir şiir yazdı ki ,şairliği de aştı. Ama kökünde şiir var Kur'an'ın. Kanun olması için kelimelerin şiirden kopması lazım. Bir şair devrim yapamaz güzel kardeşim, devrim için ya peygamber olacaksin ya da savaşçı. Ya da işte her ikisi birden.
"Ben böyleyim!" demek kadar korkunç bir söz yoktu. Ama ben hep öyle söylemiştim
Ben yaşattığın çoğu şeyi kabul ettim ama asla haketmedim. İmtihandir dedim, yaşanması gerekiyordur dedim, nasiptir dedim. Dedim işte bir şeyler. Olur ya, bir gün af dilemek için, helallik almak için çıkmak istersin karşıma, çıkma. Çok özlesem dahi istemiyorum seni. Başka kollarda avut kendini. Beni nasıl sevmediysen öyle sevmesinler seni.
Reklam
Bitmez diyorsun, bitiyor. Geçmez diyorsun, geçiyor.. Zaman öyle bir şey ki, merhem olmuyor belki ama acıyı hafifletiyor.
296 syf.
7/10 puan verdi
Diğer iki kitabı çok öncesinde okuduğum için bu kitabı okuduğumda ufak tefek ayrıntıları unuttuğumu fark ettim. Farklı bir açıdan aslında normal yaşantılara sahip olsalar bir noktada onu gördük diyebilirim. Yine de bir noktada bu ikiz alevi olayını beğensem de kafamda bazen bazı şeyler oturmuyor gibi hissediyorum. Karakterlerinin hissettirdiği bir şey de olabilir bu durum bilemiyorum. 3. kitapta elimde var ve umuyorum ki cidden güçlenmiş ve aklı başında karakterler okuruz diye umut ediyorum. Kitabın sonlarına doğru okuduğumuz iki karakter var ve cidden onların hikayesini daha çok merak ediyorum. Spoiler İkiz alevi durumu dediğim gibi hoşuma gitse de bazen Daren ve Nova hem uyumsuz hem de bir o kadar uyumlu hissettirdi. Nova gibi alaycı tavrım devam edebilirdi ama bir noktada kaçamazsın ve cevabları almak zorundasın. Daren de ufakta olsa bir gelişim görebildim gibi -maalesef biraz süpheli yaklaşıyorum- ama Nova nedense hep aynı gibi ya. Kitabı okurken bazen yorulduğumu hissettim. Neden bilmiyorum ama bırakıp uzun bir süre almadığım anlar oldu. Keşke birlikte aynı evde kaldıkları sırada diğer karakterlerin az buçuk hikayelerini okusaydık. Bunu dedim de aklıma geldi. Ben cidden aşk üçgeni, aşk üçgenine yakın ve aşk üçgenine uzaktan göz kırpan ama öyle olmayan şeyleri okumakta zorlanıyorum bazen.
Ejderha ve Yıldız
Ejderha ve YıldızN. G. Kabal · Dex Yayınevi · 2024203 okunma
Vurdun, acısı daha geçmedi, Biliyorum, geçecek. Ama öyle ağır konuştun ki ardından. O, gittikçe gerçek.
Alıntı paylaşmak epey yorucu geliyor bana, size de öyle mi? Kitabı okurken altını çizmeyi sevmiyorum ama bir yere not etmek de zaman alıyor, üstüne bir de buradan paylaşmak... İnceleme yazmak daha kolayıma geliyor. 😁
Reklam
Zavallı olduğumu söylüyordum değil mi? Bütün açıkgözlülüğümün budalalıktan başka bir şey olmadığını açıkça görüyorum; ama bazen, büyük bir adama yakışır düşüncelerle hareket ettiğim oluyor, eğer içerideki Zorba'nın emrettiğini yapabilirsem, dünyayı şaşkın bırakıyorum. Hayatımda vadeli anlaşmam olmadığı için, en tehlikeli uçuruma vardığım zaman freni laçka ederim. Her insanın hayatı inişli yokuşlu bir çizgidir ve her akıllı adam kendini frenle idare eder; fakat ben patron, değerim buradadır, frenimi çoktan attım, çünkü karamboller, beni korkutmuyor; biz işçiler yoldan çıkmaya karambol deriz. Yaptığım karambollere dikkat ediyorum Allah belamı versin! Gece gündüz koşuyor, keyfimi yaşıyorum ve isterse, kırılıp paramparça olayım. Yitirecek neyim var? Hiç! Sanki kendimi uslu idare etsem kırılmayacak mıyım? Kırılacağım; öyle ise toplara ateş!.. Şimdi sen bana gülüyorsun patron, ama ben sana budalalıklarımı, -ya da haydi düşüncelerimi yada zaaflarımı diyelim- vallaha, bu üçü arasında ne fark var, bilmem; yazıyorum, işin yoksa gül sen. Ben de, senin güldüğüne gülüyorum, böylece de dünyada gülmenin sonu gelmiyor. Her insanın kendi deliliği vardır, bana öyle geliyor ki, en büyük delilik, bir deliliğe sahip olmamaktır.
Sayfa 175 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Yapmaya yapabilmeye değil olmaya inandım, sanki olabilecek ama olmaya yetemeyecek bir şey olduğuma inandım..
Görmeyi seç...
İşler bazen karışır... Ya da bize öyle görünür. Ama elbet bir yerlerde farkedilmeyi bekleyen bir çözüm vardır. Görmeyi seç...
Bütün Türk anneler böyle ki :D
Anne, görevini benimsemiştir; ama bu görevi öyle abartılmış ve aşırı bir şekilde yerine getirir ki, sosyal duygunun başka bir kimseye yönelmesi ve başka birine aktarılması imkansız hale gelir. Böyle bir anne, çocukta gelişmiş olan sosyal duygunun tümüyle kendisinde toplanmasına yol açar. Yani bu tip bir çocuk, yalnızca annesine ilgili duyar, geri kalan herkese karşı kayıtsız bir tavır takınır.
"Ah siz akıllı insanlar!" dedim gülümseyerek. "Tutku! Sarhoşluk! Delilik! Empati kurmadan, orada öyle rahat rahat oturun, alkoliği eleştirin, aklını kaçırmıştan nefret edin, bir rahip gibi yanından geçip gidin ve sizi onlardan biri yapmadığı için Ferisi gibi Tanrı'ya şükredin. Ben birçok kez sarhoş oldum, tutkularım delilikten hiç uzak değildi, her ikisinden de pişman değilim: Zira olanaksız görünen önemli şeyler yapan ve eskiden beri alkolik ve deli diye damgalanan tüm sıra dışı insanları kendi ölçülerimle anlamayı öğrendim. Ama az çok özgür, soylu, beklenmedik bir iş yapan hemen hemen herkesin arkasından şöyle söylendiğini duymak, sıradan yaşamda bile katlanılmazdır: 'Bu insan alkolik, bu insan deli!' Utanın siz ayıklar! Utanın siz akıllılar!"
1,500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.