Kalbimin en derinine saklamışım seni
Ne çıkmanı istiyorum
Ne de çıkarmak.
Sevgimi avaz avaz susarak yaşıyorum.
Güzel yüzüne söylediklerimi,
Gözlerine bakarak hissettiklerimi,
Yanımdayken yaşadığım mutluluğu
Haykırmak istiyorum ama haykıramıyorum.
Size de oluyor mu bilmiyorum, ama bence bir kitabı o an için okuyamıyorsak zorlamamak gerekiyor.
O kitabı o an okuyamıyor olmamız, sonradan sindire sindire, anlayarak okuyamayacağımız anlamına gelmiyor.
Şu sıralar bunu çokça yaşıyorum.
Geçmişte de başıma geldi, şimdi de oluyor. Her kitabı o an okuyamıyorum.
Lakin sonradan aynı kitaba döndüğümde gayet de iyi okuyabildiğimi fark ediyorum.
Kitabı okuyamıyoruz diye kendimizi strese sokmayalım vesselâm.
Manevi zamanın maddi zamanı ve mekanı kuşattığı, ruhlarımızı kanatlandırığı şu günlerde okumalarım dıştan içe doğru döndükçe zamandan ve mekandan kopuş yaşıyorum ister istemez.
Orucun ve namazın manevi bir seyahat olduğunu kul olmanın şuurunu gidiş gelişlerle daha iyi idrak ettiğimiz günler belkide.
Bu gidiş gelişler düşmeler ve kalkmalar,
Kendi değerini bilmeyen, kendisine saygısı olmayan kişinin -bu duygu da aristokratlarda çok gelişmiştir-toplumsal...bien public için... sağlam bir temel oluşturamaz... toplumsal yapıya... Kişilik, sayın bayım, en önemlisi de budur işte: insanın kişiliği bir kaya gibi sağlam olmalıdır, çünkü her şey onun üstüne bina ediliyor. Çok iyi biliyorum ki, sözgelimi, benim alışkanlıklarımı, giyinişimi, nihayet, kibarlığımı komik buluyorsunuzdur; ama bütün bunlar insanın kendine olan saygısından, görev duygusundan, evet efendim, evet, görev duygusundan geliyor. Köyde, ücra bir yerde yaşıyorum, ama bırakmıyorum kendimi, insan olarak saygı duyuyorum kendime.
"Dışardan belli olmuyor. Dışardan bakıldığında tatmin edici bir hayat yaşıyorum . Ama içeride bunalım hüküm sürüyor. Nasıl bir bunalım olduğunu soruyorsanız; zihnim bana ait degil sanki, bana yabancı ve ahlaksızca düşünceler tarafından işgal edilmiş gibi. Sonuç olarak kendimi aşağılık buluyor ve kendi dürüstlüğümden şüphe duyuyorum. Karımı ve çocuklarımı önemsiyor olsam da onları sevmiyorum. Aslında onlar tarafından tutsak alınmışım gibime geliyor ve bundan
hiç hoşlanmıyorum . Cesaretim yok: Hayatımı değiştirmeye de
Onu sürdürmeye de cesaretim yok. Neden yaşadığımı bilmiyorum, her şeyin anlamını yitirdim. Yaşlandığım düşüncesiyle kafam fazlasıyla meşgul. Her gün ölüme daha çok
Yaklaşıyor olsam da ondan çok korkuyor, dehşete kapılıyorum.
Yine de bazen aklıma intihar düsüncesi geliyor."
─ ...ve üstelik, kocam... benim dramım şu ki, sevmediğim biriyle yaşıyorum, ama onun hayatını mahvetmeyi de adilik sayarım. iyilikten başka bir şey görmedim ondan...
Annem babamı her gördüğümde onlarla daha fazla zaman geçirmeyi istiyorum, ama olmuyor işte Çetin! Bir şeyin, hızlı hareket eden bir şeyin peşine takılmış koştura koştura yaşıyorum.
Ama buraya gelmeden yapamayacağım. Ben bir hayalciyim; gerçek hayatı o kadar az yaşıyorum ki, burada geçirdiğim dakikalar benim için bulunmaz bir mutluluk. Onları hayalimde döne döne yaşayacağım. Sizi bir gece, bir hafta, bütün bir yıl hayalimde canlandıracağım. Yarın yüzde yüz geleceğim geleceğim buraya; tam bu yerde, aynı saatte bir gece öncesini anımsayarak mutluluğumla sarhoş olacağım. Bu yeri şimdiden sevdim. Şehirde, böyle iki üç yerim var. Birinde geçenlerde, tıpkı sizin gibi, ağladım. Kim bilir belki on dakika önce siz de bir anı yüzünden ağlıyordunuz. Kusura bakmayın, gene gevezelik ettim, belki de burada mutlu anlar geçirmişsinizdir.
Binlerce, ama binlerce yıldır yaşıyorum
Bunu göklerden anlıyorum, kendimden anlıyorum biraz
İnsan, insan, insandan; ne iyi ne de kötü
Kolumu sallıyorum yürürken, kötüysem yüzümü buruşturuyorum
Çok eski bir yerimdeyim, çürüyen bir yerimden geliyorum
Öldüklerimi sayıyorum, yeniden doğduklarımı
Anlıyorum, ama yepyeni anlıyorum bıktığımı
Evlerde, köşebaşlarında değişmek diyorlar buna
Değişmek
Biri mi öldü, biri mi sevindi, değişmek koyuyorlar adını
Bana kızıyorlar sonra, ansızın bana
Kimi ellerini sürüyor, kimi gözlerini kapıyor yaşadıklarıma
Oysa ben düz insan, bazı insan, karanlık insan
Ve geçilmiyor ki benim
Duvarlar, evler, sokaklar gibi yapılmışlığımdan.
Umutsuzlar Parkı III -
Gerçekten çok merak ettigim bir konu. Şuan kendim çok acı çekiyorum, asla birisi için üzülen birisi değilim ve asla ve asla gerçekten aşık olmadım . Şuan o kadar acı çekiyorum ki. Bana verdigi o kadar umutlardan sonra bitti benim için "balım". İnsanlar neden bu kadar umut verdikten sonra karşı tarafında hisslerini umursamıyor ? Aklım
İslamiyet için tam anlamıyla bir şey yapamamanın derdine düştüm kaç zamandır.
Halid gibi komutanların, Ömer gibi adeletle yönetenlerin, Musab gibi öğretmenlerin, Abdullah ibni mektum gibi aşkla öğrenmek isteyenlerin eksikliğinin çokça kendini gösterdiği çağdayız. Hayatın bana ben Musab olmayacaksam, Abdullah, Ömer, Ebubekir olmayacaksam ne için
Işığın savaşçısı, John Bunyan'dan bir bölüm anımsar:
"Bütün yaşadıklarıma rağmen karşıma çıkan güçlüklerden pişman değilim, çünkü onlar beni ulaşmak istediğim yere getirdiler. Şimdi bu kılıç tan başka bir şeyim yok ve onu kendi hac yolculu ğuna devam etmek isteyen birine vermek istiyo rum. Çarpışmaların izlerini ve yaralarını bede nimde taşıyorum; onlar benim acılarımın tanık ları ve ele geçirdiklerimin ödülleri.
Bunlar bana Cennet'in kapılarını açacak olan değerli izler ve yaralar. Kahramanlık öyküleri dinlediğim günler oldu. Yaşamaya ihtiyaç duydu ğum için yaşadığım günler oldu. Ama şimdi bir savaşçı olduğum için yaşıyorum ve günün birinde uğruna bunca savaştığım O'nun yanında olabil mek için."