___________Spoiler içerir._____________
Not:
Kitabı okumadıysanız bu inecelemeyi okumayın. Okuduktan sonra detayları kafanızda oturtmak için okuyunuz.
Şimdi diyeceksiniz ki siyah ve beyaz ne alaka?
Renklerin bir anlamı vardır. İyinin, saflığın sembolü beyaz, kötülüğün siyah, neşe ve mutluluk simgesi sarı, kararsızlık ve dengenin
İnsanlığın İktisadî Hayatı
ꕥ ꕥ ꕥ
Toplumların ticarî, ekonomik, finansal, yönetim ve iktisadî faaliyetleri tarihsel bir hikâyeye sahip olduğu gibi geleceği şekillendire bilecek bir güce de sahiptir. Bu zorunluluk durumu refleksimizi iktisadi bir hayata çekmektedir. Gelişmiş iktisadî bir hayatın mümkünatı olgunlaşan iktisadî
Fiziksel engelliliğime rağmen teorik fizikçi olabilmem, bir insan hikâyesi olarak destek oldu tabii. Fakat kitabı bu insan öyküsünü okumak için alanlar hayal kırıklığına uğramıştır, çünkü hastalığıma sadece iki yerde gönderme yapılıyordu.Kitabın amacı evrenin tarihini yazmaktı, kendi tarihimi değil. Bu bile, Bantam’ın hastalığımı sömürdüğü, benim de
kitabın kapağına fotoğrafımı koydurarak buna alet olduğum suçlamalarının önünü alamadı. Aslında kitabın kapağı benim kontrolümde olan bir şey değildi telif sözleşmesine göre. Buna rağmen, Amerikan baskısında kullanılan feci fotoğraf yerine Britanya baskısında daha düzgün bir fotoğraf kullanması için yayıncıyı ikna ettim. Fakat Bantam Amerika baskısındaki fotoğrafı değiştirmiyor, çünkü Amerikalı okurların o fotoğrafı artık kitapla özdeşleştirdiğini düşünüyor.Birçoklarının kitabı okumak niyetiyle değil, kütüphanede veya bir sehpada sergilemek amacıyla aldığı da söylendi. Bunun olduğundan eminim ama diğer ciddi kitaplara olduğundan fazla oranda mıdır, bilmiyorum. Herkesin olmasa da bazılarının kitabın kapağını açtığının farkındayım, çünkü kitap hakkında her gün bir tomar mektup geliyor; tamamını anlamamış olsalar da kitabı okudukları, yaptıkları ayrıntılı yorumlar veya sordukları konulardan belli. Sokakta insanlar beni durdurup kitabı ne kadar beğendiklerini söylüyorlar. Sokaktaki tebrik mesajlarının sıklığına bakınca (tabii diğer yazarlardan daha seçkin olmasam da, daha seçilir bir yazarım) kitabı alanların bir kısmının gerçekten okuduğunu anlıyorum.
Kadın..
Maalesef bugünlerde, yaşadığımız ataerkil toplumun içinde sinip kalmış, şiddet görmüş, taciz edilmiş, kendisini aciz bir varlık hissedip intihar etmiş kadınlara rastlıyoruz. Ne acı.. Fakat tarihe damga vuran çok güçlü kadınlar da var feyz alınası. Bu kitapta sadece güçlü kadınlar değil, çıldırmış kadınlar, sadist kadınlar, çok zeki
Öfkeyi, somutlaştırma gücümüz olsaydı eğer, benliğimizi bir çırpıda yakıp kül edebilecek bir bomba olarak tarif ederdim. Kimyası insanın genetiğinde saklı olan, kendi patenli üretimimiz..Boğazımızı dikenli telleriyle parçalayarak yırtarken kendi yarattığımız güç karşısında nasıl çaresiz olduğumuzu gösterir.
Sahip olduğumuz her şeyi
Çok kıymetli mitoloji okurları, 906 sayfadan oluşan bu kitapla ilgili sayfalarca şey yazılabilir ancak eminim ki ne siz okursunuz ne de benim tembelliğim buna izin verir. O yüzden okumadan önce -özellikle başladığınız kitapları bitirmeden bırakmayanlardansanız- bilmenizde fayda olacağını düşündüğüm birkaç noktaya değinmek istiyorum.
Kitap Yunan
Richard Sennett'in diğer kitaplarını mercek altına almışken bu kitabının içeriği dikkatimi çekti. 2 Sürgün hikâyesi yer alıyor bu kitapta biri Venedik Yahudi Gettosunu ele alıyor. Diğeri de Hayatının büyük bölümünü Britanya'da sürgünde veya Kıta Avrupası'nda şehirden şehire sürüklenerek geçiren, on dokuzuncu yüzyılın büyük Rus reformcusu
Öncelikle bir kitapta en önemli olgu olan içerik meselesini değerlendirecek olursam, genel anlamda bana emperyalizm empozesi ve belli ülkelerin propagandasını yapmaya çalıştığı izlenimini veren bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Aslında bu kitaba dair beklentim yüksekti o anlamda biraz hayal kırıklığı olmuştu okurken. Evet içinde kurşun kalemle
Kimilerine göre o “erkek düşmanı” ,kimilerine göre “anaç”, kimilerine göre de kadın intikamının ta kendisidir. Hikayesi II. Dünya savaşı başladığında başlar.(1939) Büyük büyük annesi “cadı” olduğu suçlamasıyla yargılanmış, sonra serbest bırakılmıştır. Yazar olma yolunda ihtiyacı olan motivasyon için, “kendime bir ‘cadı’dan daha iyi bir ‘ata’
O’Flaherty’nin pek çok romanı İrlanda halkının acıları hakkındadır. Bu acılar özellikle İngiliz sömürüsünün ve kendi ulusal kimlik ve bağımsızlık mücadelelerin bir sonucudur. 1845 ila 49 yılları arasında meydana gelen kıtlık İrlanda tarihinde en büyük felaket olarak kayıtlara geçmiştir. Ancak bu felaket İngiliz Hükümeti uygun tedbirleri almış
“Bu dünyada gerçek erkeklerin sayısı yalnızca üç, Emir,” derdi. Parmaklarıyla sayardı: atak, kurtarıcı Amerika, Britanya ve İsrail. “Gerisi” -dilini şöyle bir sallayıp püüf diye bir ses çıkartırdı- “onlar, dedikoducu kocakarılardan farksız.”
Köle almaya hevesli Avrupalıların Batı ve Orta Afrika kıyılarında aniden ortaya çıkışı Afrika toplumlarında dönüştürücü bir etki yarattı. Amerika kıtasına taşınan kölelerin büyük kısmı, sonradan kıyıya sürülmüş olan savaş eserleriydi. Savaşları körükleyense Avrupalıların kölelere takas ettiği silah ve cephaneydi. 1730'larda yalnızca Batı Afrika'da kıyısını her yıl yaklaşık 180.000 silah ithal ediliyordu. 1750 ile 19. yüzyıl başları arasında Britanya tek başına yılda 283.000 ile 394.000 arası silah sattı.
Britanya'da köle ticareti yasadışı ilan edilene kadar İngiliz tüccarların yaklaşık 3 milyon Afrikalıyı Amerika kıtalarında köleliğe zorladığı tahmin edilmektedir. Köle gemilerindeki korkunç koşullar sebebiyle yolculuk sırasında ölerek Amerika'ya ulaşmayı bile başaramayan kişilerin sayısı ise bilinmemektedir.