Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
475 syf.
·
Puan vermedi
·
82 günde okudu
Bu eseri iki döneme ayırabiliriz. İlk bölümde Abdülhamid dönemini ele alıyor. İkinci bölüm ise Rabia ile Peregrini'nin ilişkilerini ele alan kısımdır. Eser Sinekli Bakkal ve çevresini tanıtımıyla başlar. Hikayede önde gelen iki kahraman var. Biri Emine diğeri de Tevfik. Bunlar çocukluk arkadaşıdır ve büyüyünce evlenirler. Emine'nin
Sinekli Bakkal
Sinekli BakkalHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 202218,5bin okunma
"Şimdi ben gidiyorum. Fakat ne zaman çağırırsan gelirim..." dedi. Evvela ne demek istediğini anlamadım. O da bir an durdu ve ilave etti: "Nereye çağırırsan gelirim!"
Reklam
Hayat hiçbir zaman teminat altında olmadı şimdiye kadar, olmayacak da. Planlar psikolojik birer telkindir... Asıl olan "an"dır ve an içindeki eylemdir... Gerisi kocaman bir sanrı...
Özgürlük üzerine daha güzelini okumadım
"Ey özgürlük! Seni seviyorum. Sana muhtacım. Sana aşığım. Sensiz yaşam zordur. Sensiz bende yokum. Varım, ama ben yokum. Yani o var olan ben değilim. Ben, sensiz boş, anlamsız, şaşkın, avare, ümitsiz, kalpsiz, ışıksız, tatsız, beklentisiz, intizarsız, beyhude yani bir hiç olacağım. Ey özgürlük! Senin sevgi, dostluk ve şefkatinle
Hayatlarımızda, genellikle de orta yaşlarda, ister acı verici olsun , ister olmasin, karar vermemiz gereken bir an gelir ve bu karar, gelecekteki hayatımızın muhtemelen en önemli psisik kararidir. Kadinlar bu noktaya çogu zaman otuzlarının sonunda ya da kırklarının başında Ulaşırlar.
Sayfa 399 - AyrıntıKitabı okuyor
Ne zaman ki düşlerimin verdiği heves ile gündelik üzerine çıkan büyük emeller ruhumda filizlenecek olsa ve kapıldığım coşku ile sanki bir an için salıncakla en tepeye çıkan bir çocuk gibi yükseklerde hissetsem kendimi,her seferinde tıpkı o cocuk gibi çok geçmeden parkın zeminine inmeden daha savaş sancağını dikmeden, kılıcımı kınından çıkarmaya fırsat bulamadan yenilgiye çaresiz boyun eğmişimdir.
Sayfa 100
Reklam
656 syf.
·
Puan vermedi
Kayıp babasıyla doğacak çocuğu arasında kalmış bir kadın... Hayatın anlamını arayan bir insan: Karen Kimya... Yıllara direnen bir sevgi; Şems-i Tebrizi ve Mevlâna Celaleddin-i Rumi... Günümüzden yedi yüz küsur yıl öncesine uzanan gerilim dolu, heyecan yüklü, mistik bir serüven dolu bir kitap... İngiltere'de yaşayan, İngiliz bir anne ve Türk bir babanın çocuğu Karen Kimya'nın yolu bir iş seyahati sebebiyle Konya'ya düşer. Hem işinde hem de özel hayatında çözmesi gereken dünyevi sorunlarıyla boğuşan Karen, Konya'da gizemlerin ortasında bulur kendini.Kapıları sırlara açılan bir kent... Sırların mucizelere dönüştüğü geceler. Mucizelerin hakikat sayıldığı zamanlar... Yedi yüz yıl öncesinden gelen bir fısıltı... Kitabı uzun zaman önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Şu an bahsederken bile o duyguları tekrar yaşıyorum. Şimdiden keyifli okumalar diliyorum.
Bab-ı Esrar (Cep Boy)
Bab-ı Esrar (Cep Boy)Ahmet Ümit · Everest Yayınları · 201736,1bin okunma
İçine doğru yayılan sıcaklık akımını oluşturan şeyin onun parmağının baskısı mı, yoksa pürüzsüz objenin yeni ve çılgınca hissi mi olduğunu bilmiyor- du. Ama Clay'in parmağı kıvrımlarının içine doğru inerek içine girdiğine, dışarı biraz daha ıslaklık aktı. "Elime akman çok uzun sürmedi." "Azgınlığımın hızı seni hayal
Sayfa 43
Görünürde her zaman gülümsüyor olsam da içeride çaresiz bir mücadeleyle debeleniyordum, bir ipte yürüyordum, ter içindeydim, onları eğlendirdikçe felaket ihtimali her an yaklaşıyordu.
Yazmakla meşgulüm ya da daha doğrusu yazamadığım için çok öfkeliyim. Yazarlığın en korkunç tarafı da bu işte. Aslında yazmak zaten her zaman yorucu ve zor ama bazen öyle bir an, öyle bir ilham geliyor ki olağanüstü bir fikriniz olduğu ve yazmak için bir an bile bekleyemeyeceğiniz gibi bir düşünceye kapılıyorsunuz.
Reklam
116 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Kendini, anlatmak, hep anlatmak... bıkmadan, usanma­ dan, sonuna kadar anlatmak şeklinde vareden bir bitmez tü­ kenmez dil akışı-aktarımını bilebiidiyse şiirimiz, bunu önce­ likle Nazım Hikmet'e, ama pek çok yönden ve daha fazlasını Edip Cansever'e borçludur; iddiayı daha anlaşılır kılmak adına eklemek gerekir ki mesele nicelikle ilgili değildir ve mesela, külliyatının cesametiyle hem Nazım Hikmet hem de Edip Cansever'in yazdıklarını geride bırakan Fazıl Hüsnü Dağlarca anlatmamış, söylemiştir. Anlattığı, tek kelimelik bir maceradır Edip Cansever'in... ama işte, öyle bir "tek kelime"dir ki o macera, geçmişi ve şimdiyi, içine geleceği de katıp "an"da kavrayan binbir kollu kapsayışıyla "varoluş"un akla geldik gelmedik tüm konakla­ rına uğrar; eğleşir de o konaklarda bir zaman, ama hangi ko­ nakta ne süre eğleşirse eğleşsin, bir sonraki konağın çağrısı kaçınılmazdır ve bir zaman da söz konusu o "yeni" konağın suyundan içmek üzere yola koyulmak zorunda kalır; sonra bir konak daha, sonra bir daha..
Gelmiş Bulundum
Gelmiş BulundumEdip Cansever · Yapı Kredi Yayınları · 20089,5bin okunma
159 syf.
·
Puan vermedi
• Bu kitap, insan duygularının karmaşıklaşıp belirsizleştiği ilişkileri, o ilişkilerin içinde her an biçim değiştiren duyguları, içimizi yaralayan kıskançlığı, kendi mutluluğumuza kendi seçimlerimizle engel olduğumuz anları, kararsız kalmanın korkunç bir karar olarak hayatımıza yansımasını, şehvetin ruhumuzu zaptettiği o karanlık çağıltıyı, kimi zaman ele geçirdiğimiz mutluluğun ışıltısını, o mutluluğu kaybetmemize yol açan hatalarımızın geçmişimize uzanan köklerini anlatıyor bize. • Bazen en büyük öfkeyi en çok sevdiklerimize duyarız. Bazen en yakınlarımız en çok acıtır canımızı. Bazen en tutkulu aşkla bağlı olduğumuzdan en vahşi intikamı almak isteriz. Bazen kendi duygularımızdan bile kuşkuya düşeriz • Kırılgan bir köprüden sana doğru yürüyorum. Sana ulaşamazsam, sesim ve kelimelerim sana değ- mezse ve sen bana bir daha dokunmazsan, işte o zaman, korkarım sonsuz ve sensiz bir boşluğa yapayalnız düşe- ceğim. Beni tut, beni her şeye rağmen tut. • Herkese keyifli okumalar diliyorum ..!
Kristal Denizaltı
Kristal DenizaltıAhmet Altan · Alkım Basın Yayın · 20051,837 okunma
İnsan gitmesin, bitmesin diye çabaladıkça çoğu zaman daha çok dibe batıyor. Bazen içinde bulunduğumuz durumları gözlemleyebilmek için sakin olmaktan çok daha fazlası gerekiyor. Sizi gerçekten seven bir insanı kalbinden birden fazla kez yaralarsanız ne olur? Kalbi iyileşir mi? İnsan gerçek aşkına ihanet eder mi? Bazen birinin yokluğu, en çok istediğin an ona gidemeyeceğini, gecenin herhangi bir saatinde özlediğin için arayamayacağını anladığında başlıyor. Verilen sözler, kurulan hayaller ve arzuların önemsiz olduğunu tam da o an anlıyorsun. Büyük bir pişmanlık ve sıkıntı çöküyor insanın içine. Sebepsiz ve sonsuz. En kötü durumlardan biri de, karşınızdakinin onca çabasına rağmen onu yüzüstü bırakmak sanırım. Bu acının duygusu tarif edilemez ancak unutulmaması gerek birkaç şey daha var. Her ne olursa olsun, bir zamanlar birbirini seven iki ruh yabancı olamaz. Hayattaki “ keşkelerimiz “ çoğu zaman bize zulüm etse de, insanın içine bir umut ışığı da doğurmuyor değil. Artık bitti. İkimiz de mutluluğu bir başkasında arayacağız. Belki çok daha mutlu olacağız, belki üzüleceğiz ama bir zamanlar birbirimize ne kadar iyi geldiğimizi hiç unutmamalıyız. En kötüsü de bu. Birbirimize verdiğimiz dersler bizi mükemmel yapacak, cezasını ise hatıralarımız çekecek.
Birden düşümde koltuğa oturmuş durumda tabancayı elime aldığımı ve kalbime, başıma değil kalbime dayadığımı gördüm; oysa önceden kesinlikle tam şakağıma ateş etmeyi düşünmüştüm. Göğsüme tabancayı dayadıktan sonra bir iki saniye bekledim; mum, masa karşımdaki duvar birden hareket etmeye, dalgalanmaya başladı Hemen tetiğe dokundum. Bazen düşünüzde
Sayfa 777 - 778, 779, 780, 781, 782 Yapı Kredi Yayınları
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.