Filmlerini çok sevdiğim Onur Ünlü’nün ilk romanı
Daha önceden okuduğum gidiyorum bu* isimli şiir kitabıyla kalemini çok sevmiştim.
Kız çocuğunu okuyacaksanız peşinen söyleyeyim absürtlüklere hazır olun. Bir ara kitabı okurken Palahniuk mu okuyorum acaba ya dedim. Özellikle Tıkanma kitabı sık sık geldi aklıma.
Her cümleyi sindire sindire okuma gerekiyordu bence. Bu yüzden bi çoğu cümleyi neredeyse iki kez okudum hatta bazılarını daha fazla
İçinde altını çizebileceğiniz onlarca cümle, hayatı sorgulatacak pek çok bölüm var. Kısaca Türkiye’de konuşulmayanların sesi, susturulaların alaycı çığlığı olmuş kitap. Yazarını bilmeden okusam ve hangi Türk yazar yazmış deseler tereddütsüz Onur Ünlü derdim. Kitaba imzasını atmış çünkü.
.
Kitabın ana karakteri 16 yaşındaki ülkenin en zeki kızı Ayşe Şekeryan.
12 yaşında tecavüze uğrayıp doğuran üstüne cinsiyet değiştirmeye çalışan abisi yüzünden kaybettiği oğlu Hasan’ı, tabii bir de tecavüzcüsünü arayan Ayşe’nin hikayesini okuyoruz.
Kız çocuğu “Bir intikam hikayesi...”
.
Kitapta tek beğenmediğim noktayı da şuraya iliştireyim: çok fazla tekrara düşülen yerler vardı. Ve kitapta canla başla beklediğimiz an bence biraz silik geçiştirilmişti.
Kız ÇocuğuOnur Ünlü (Ah Muhsin Ünlü) · Doğan Kitap · 2019515 okunma
Dünyanın her tarafındaki kasaplar bilir bu çığlığı... Dili filan yoktur bunun... Kulağımızı tıkarsak duymayız sanırlar... Ama ana çığlığı adamın kâbuslarına girer, bin yıl yankılanır, laneti alınlarına yapışır...
Kitap, isminden de anlaşılacağı üzere ve bu nedenle herhangi bir spoiler değeri taşımayacak şekilde; Françoise'in Marcel'e
"Mademoiselle Albertine gitti!" diye haber vermesiyle başlıyor. Bundan sonra da Marcel'in yaşadıkları üzerinden, bir insanın sevdiği birinden ayrılmasının onda yarattığı üzüntünün, yaşanmışlıklar ve yaşanmamışlıklar
Aklınıza gelen en hassas konuları düşünün. Hani şu arasında ince bir çizgi olan... Ne bilim mesela aşk ile nefret, yaşam ile ölüm, cennet ile cehennem... Genelde bunun gibi zıt kavramlar gelir aklımıza ama aslında birbirine yakın kavramlarda daha fazla karşılaşırız bu durumla.
Yazar kitapta ana tema olarak dindarlık ile bağnazlığı, yaşama sevinci
Tam manasıyla Ahmet Ümit kitabıydı. Elime aldığım gibi kitabı yarılamıştım. Ertesi gün ise hem bitmesinin hüznü hem de romanın vermiş olduğu haz vardı. Ahmet Ümit , ana cinayetlerin yanında Suriye mültecilerinin ülkemizdeki yaşam koşullarını, karşılaştıkları zorlukları ve çıkmazları konu almış bu kitabında.
Kitabın ortalarına doğru seri katilin kim olduğu ve hikayesini az cok tahmin etmeye başlıyorsunuz aslında ama gene de emin olmak için hızlanmak ve sonuca ulaşmanın heyecanı güzel bir duygu...
Süreyya' yı Taşlamak filmini izledikten sonra rastlantı sonucu benzer konular içerdiği için gözüme çarpan kitap. Elinize aldığınız zaman bırakmak istemeyeceksiniz. Özellikle ana iki kadın karakterlerin duruşu... Züneyra kabullenemeyişin sessiz çığlığı.
Orta Doğu yine gözler önünde. Çarpık din anlayışları, her yerde kol gezen Taliban, kadının sadece mal olarak görülmesi, çador altına sıkıştırılmış kalpler.
Sonu da bir o kadar etkileyici. Orta Doğu'da mutlu sonun olmayacağının kanıtı gibi...