“İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, gün batarken ölürler. Unutma ki dünya sandığın kadar büyük değildir. Dünyayı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüzdür. Hırsımız, bencilliğimiz…”
Dünya bir garip han, bir hoyrat mekan,
İnsan bir garip varlık kabına sığmayan…
Hayat bir yudum su, bir anlık rüya…
Ömür bir kısa yol tekrarı olmayan…
Bu yolda
Halk söylencelerine, efsanelere duyduğu hayranlıkla Köroğlu, Karacaoğlan ve Alageyik efsanelerini kendine has tarzıyla kaleme alan Yaşar Kemal, anlatım gücünü besleyen bereketli topraklara olan vefa borcunu da Üç Anadolu Efsanesi ile öder.
"Kilometrelerce yürüyüp, dağ bayır koşup ne kurtarırsa kârdır kuralınca, önce ağıtları, sonra da türküleri, koşmaları, destanları, Çukurova'nın tüm uyaklı uyaksız söz çeşitlerini, tekerlemelerini, küfürlerini avlıyordu. Folklor derlemesi filan değildi, bu iş hayat memat işiydi, özbeöz malını kurtarıyordu Çukurova'nın, sorumluydu kurda kuşa karşı, şaka değil."
Abidin Dino, Milliyet Sanat
"Yaşar Kemal, Anadolu âşık-hikâyecilerinin geleneğine göbek bağıyla bağlanmış bir yazar. Onu ta çocukluğundan başlayarak Anadolu sözlü geleneğinin destansı türleri büyülemiş."
Pertev Naili Boratav, Folklor ve Edebiyat I
Yaşar Kemal...
Bir koca Yürek, bir koca Çukurova...
Her yazdığında ayrı bir Anadolu, ayrı bir gerçeklik...
Okuduğum kitapların tümünden bahsetmek istiyorum. İlk kitabım;
Tek Kanatlı Bir Kuş,
Anadolu'da bir kasaba, kasaba ama kimseler buraya giremiyor, korkuyorlar girmeye. Posta Müdürü olarak o kasabaya atanan Remzi Efendi ve eşi Melek Hanım'ın
endişe ediyorum, evet, savaştan.
endişe ediyorum, huzursuzluktan, toplumsal kutuplaşmalardan, çatışmalardan, yanlış anlamalardan, terörün artmasından, aynı dili konuştuğumuz halde diyalog kuramamaktan, uzaktan kondurulmuş yaftalardan, karşılıklı sağır ve kör ve bigâne kalmaktan birbirimizin hüznüne, derdine, feryadına, yakarışına,
Nazım Hikmet;Anadolu halkının zengin dilini,zengin anlatım biçimlerini özümledi.Böylece de zengin bir şiir dili,zengin şiir biçimleri yarattı.Yenilikçi ulusal edebiyatımızın yaratıcısı oldu.Daha sonra;Rus destan,masal türkü dilinden,zengin
anlatım biçimlerinden kendi özgün şiirini yaratmış ve Rus edebiyatına
açıldı.Arkadaşı Gökgöl de romanda.
zengin bir roman dili,biçimi yarattı
Halkın binlerce yıl destanlarıyla masalları,türküleri,ağıtları dinleyip onları kurgularla zenginleştirdiği dili kendini kaynak yapmıştı.Nazım Hikmet’in açtığı yoldan yenilikçi edebiyatçılar yürüdü.
Yazar Abdurrahim Zararsız Bey'in kaleminden sayfalara dökülmüş, anadoluda yaşanılan herkesin bildiği ve o yöre halkının hala başına gelen töre, başlık parası, adetler gibi toplumsal sorunların ve cahilliğin meydana getirdiği travmaların konu edildiği on bir kısa hikayeden oluşan sürükleyici bir kitap.
Gelecek nesillere ders almaları için ışık tutacak toplumsal sorunları konu edinmesi, öğretici olması benim çok hoşuma gitti.
Ayrıca yazarın hikayelerinde yazdığı ağıtları gerçekten beğendim. Kendisinin sanki her hikaye için o bölgede biraz yaşamış, oradaki anadolu insanları ile birlikte zaman geçirdiğini hissettirdi bana, yoksa o ağıtlar o yöreleri hissetmeden, o teyzelerle konuşmadan kaleme dökülemez.
Son olarak da kitabın ders verici toplumsal konuları ele alan kısa hikayelerden oluşması bana Sabahattin Ali 'den Sırça Köşk kitabını anımsattı ve beni 1947 yılına götürdü.
Kitaptan aldığım en güzel alıntı ise,
"Çünkü zihnin ile parmakların arasında kalmak, klostrofobinin anlatmaya yetersiz kaldığı bir hâl."
Kalemine sağlık abi, imzalı kitap hediyen için ayrıca teşekkür ediyorum.
Sevgilerimle.
Bir Zamanlar BozkırdaAbdurrahim Zararsız · Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık · 202020 okunma
Yaşar Kemal’in “Ağıtlar” kitabının bir benzeri diyebilirim yalnız içerisinde ağıtlar değil Türk-Anadolu toplumunun türküleri, ağıtları, manileri, masalları da yer almaktadır. Ozanların şiirleri şive ve ağız bozulmadan aktarılmış özenle derlenmiş ve kaydedilmiştir. İçerik muhatabı çoğunlukla Adana Ve Toroslardaki Türkmenlerdir. Elinize aldığınızda akıcı olarak okuyabilirsiniz. Torosların çatal Yürekli Avşar Yiğidi yapmış yine yapacağını..
Ağıtlar içinde “asker ağıtları” çok önemli bir yer tutar. Çünkü Anadolu her dönemde evlatlarını kurban vermiştir. Sarıkamış ağıtları buna müthiş bir örnek oluşturur:
İbrişimin kozaları
Batsın Avşar kazaları
Sarıkamış’ta kırıldı
Gonca gülün tazeleri
Yüzbaşılar yüzbaşılar
Tabur taburu karşılar
Yağmur yağıp gün değişin
Yatan şehitler ışılar.
Uzun bir aranın ardından yine bir Yaşar Kemal eseri incelemesiyle karşınızdayım. Aslında "Ağıtlar" eserini inceleyip incelememe arasında çok kararsız kaldım ama gelenek bozulmasın bir iki kelam edeyim yine de dedim :)
Ağıt nedir? Ağıt, genellikle bir ölümün ya da acı, üzücü bir olayın ardından söylenen halk türküsüdür. Doğal afetler,
Ana'ya şiirlerle başlıyor kitap. Evlat sevgisi, Türkeli sevgisi, gençlik sevdaları, İslâm sevgisi derken sevginin aşkın her dozunu basit ve samimi bir Türkçeyle içimize işliyor.
Okurken öyle keyif aldım ki. Abadolu'yu gezdim, Sivas'ta, Kars'ta, Cebeci'de Üsküdar'da.. Azerbeycan, Karabağ, Türkistan, Erbil, Kerkük ağıtları ile kucaklıyor sizi.
Anadolu'da yoklukla, Anadolu'dan çıkınca hasretle dertleniyor insan.
Şiir farklı bekletiyor insanı. Keşke Cebeci istasyonunda bulunduğum zamanlar okumuş olsaydım bu kitabı. O zaman bekleyişime ablam katardım.
Türk aşığı Türkeli aşığı şairimiz. Halk edebiyatı geleneğini sezdim hep. Bu Vatanı seven insanların iyi ki okudum diyeceği kitap.
Tavisye etmeyi çok sevmiyorum ama Azerbeycanlı dostlara özelikle tavsiye ediyorum.
Son olarak şairin şu dizelerini bırakıyorum buraya;
"Ben ölünce, bir tel kopar divan sazından
Size göre arkamdan, üç-beş yakınım yürür
Yüz bin figan kopar duyamazsınız
Beni yüz bin fatiha alıp götürür."
El-Fatiha..
HarmanYavuz Bülent Bakiler · Yakın Plan Yayınları · 20191,541 okunma