Son zamanlarda 'tarihçi' adı altında ortaya çıkıp Atatürk'e, onun aile fertlerine, Türkiye'nin kurucu kadrosuna ve daha pek çok manevi değerimize olmadık iftira ve hakaretler savuran bir grup şarlatanın, çeşitli basın ve medya kanallarında bir tarım böceği gibi, bir kımıl gibi her geçen gün çoğalması karşısında, İlber Ortaylı gibi değerli bir
"Bu ülke iki kitabı okumadığı için bu hale geldi... 1) Kuran-ı Kerim; okuyup anlasaydık dini kullandırmazdık. 2) Nutuk; okuyup anlasaydık düşmanı tanır, vatanı sattırmazdık." Yılmaz Özdil'in sözüyle başlamak istedim 2019'un ilk incelemesine. Bu söze katılanlar olur katılmayanlar olur konumuz burası değil :) Nutuk, Sosyal Bilgiler Öğretmenliği okuyan ben için fazlasıyla gecikmiş bir kitap. (Son sınıfta okumuş olduğum için üzgünüm.) Atatürk'ü, Milli Mücadele Dönemi'ni, Mondros'un yıkıcı maddelerine olan direnişi ilk kaynaktan, ilk ağızdan okumak ve anlamak herkes için gerekli bir durum. Görüşü her ne olursa olsun Nutuk'un okunması, okutulması ve anlanması taraftarıyım. Henüz birinci cildi bitirebildim ve birinci cilt M. Kemal'in Samsun'a çıkışıyla başlayıp TBMM'nin açılacağı haberiyle son buluyor. Bu zaman çerçevesinde Anadolu'nun durumunu her açıdan (Padişah, Hükümet, Temsilciler Kurulu) genel hatlarıyla görüp anlayabiliyorsunuz. O dönemi yaşamış birinin ağzından okumak sizi daha çok meraka sürükler ve öğrenmenizi kolaylaştırır. Bu yüzden tekrar diyorum her ne görüşte olursanız olun yine de okumanız gereken bir kitaptır. Yalnızca Nutuk gerçekten sabır isteyen bir kitap bunu da burada ekleyeyim. Özellikle söylev niteliğinde olanları okursanız anlamanız daha kolay olur. Onun dışındakilerin dili oldukça ağır. Benim gibi söylevle başlayın derim. Kitabı okumanızı önermem çünkü öneri değil bir zorunluluk bence Nutuk okumak. O yüzden okuyabilirsiniz demiyorum okuyun diyorum : ) Sabrınızı diri, algınızı açık tutun ve başlayın: )
Söylev (Nutuk) IMustafa Kemal Atatürk · Türk Dil Kurumu Yayınları · 198127,3bin okunma
“Esir Şehir” serisinin ilk kitabı olan “Esir Şehrin İnsanları”, Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç yıllarına, İstanbul’un işgal altında olduğu ve Anadolu’daki mücadelenin henüz yeni filizlendiği döneme şahitlik ediyor. Mükemmel dili ile edebi değerinin yanısıra dönem tarihine sıradan halkın ağzından şahitliği ile de bence edebiyatımızın en önemli
Halkın içinde canını seven ve Moğolların satın aldığı tek tük adamlar vardı. Bu adamlar direnişi kırmak ve savunmayı zaafa uğratmak için herkesin içinde Ahi Evran'a:
"Kalenin önüne toplanmış olan Moğol askerlerini saymaya kalksak 10 günümüzü alır. Böylesine kalabalık ve güçlü bir orduya karşı, bir avuç insanla kazanacağımızı mı sanıyorsun? Teslim olursa bizi affederler." dediler.
Ahi Evran keskin bakışlarını Moğol ordusunun üzerine çevirdi ve bir süre konuşmadı. Daha sonra adamlara dönerek, gayet kendinden emin bir sesle konuştu.
"Haklı olan, Hak dava üzerine mücadele eden, doğru tarafta bulunan insanlar asla kaybetmezler. Ben bunu kazanç veya kayıp savaşı olarak görmüyorum. Biz safımızı belirlemekle zaten kazandık. Ölsek de kalsak da zafer bizimdir! Bizim mücadelemiz canı tende tutma mücadelesi değildir. Bizim mücadelemiz, bir avuç bile olsak, Moğol sürülerinin karşısına çıkılabileceğini göstererek, Anadolu insanına direniş ruhu kazandırma mücadelesidir. Nesillerimizin zalimlerin kölesi değil: onurlu, özgür insanlar olarak yaşayabilmelerinin mücadelesidir.
Moğol alçaklarına teslim olmaktan bahsediyorsunuz! Ben onlara teslim olmaktansa bin kez ölümü tercih ederim. Ölüm: zalimin inisiyatifindeki muammadan evladır! Çocuk, yaşlı, kadın demeden tecavüz eden, akıl almaz işkencelere tabi tutan, parçalara ayırarak onları öldüren, şehirleri dümdüz eden vahşi bir topluluk Kayseri halkına insaf edecek öyle mi? Bizim Allah'tan başka hiç kimsenin merhametine ihtiyacımız yok!"
Sayfa 367 - Kayseri'ye saldırmak üzere gelen Moğollar için tarafta değiştiren insanlarla Ahi Evran'ın sohbetinden..Kitabı okudu
Pazarlıksız Allah ve Resûlü diyenlerin safından, samimiyet ve sadakatin merkezi İbda dünyasından ve onun mimarı Salih Mirzabeyoğlu'ndan 28 Şubat'ın asıl sahiplerini panikleten, durduran, çaresizleştiren ve şaşkınlığa uğratan "Dik durun karşınızda leşler var!" sözü ve 1999'un Müslüman Anadolu'nun kurtuluş yılı olduğu
TÜRK 1881 - 1938
Aslında oldukça gençken, Harp Akademisi öğrencisiyken mutlakıyete karşı çıkmış, anayasal monarşiyi savunmuştu. Bu amaçla okulda gizli bir gazete çıkardı. Ama yakalandı. Sonra da Suriye'ye sürgün edildi. Genç Mustafa Kemal'in Osmanlıyı modern bir ülke olarak görme kavgası böylece başlamış oldu. Savaşlarda başarılar kazandı. Ama o, sadece başarılı bir komutan değil, başarılı bir politikacı olduğunu da kanıtladı. İstanbul hükümetine karşı direnişi başlatarak tüm Anadolu'yu arkasında topladı. Kurtuluş Savaşı'nın bitmesinin ardından birçok köklü reforma girişti. Saltanata son verdi ve cumhuriyeti kurdu. Amacı, Türkiye'yi çağdaş devletler ligine sokmaktı. 10 Kasım 1938'de, sadece ülkesinin insanlarının değil, uluslararası toplumun da saygısını kazanmış bir devrimci olarak öldü.
Ahmed Arif... Dizelerinin tonlarca besteye ilham verdiği, mısralarının onlarca müzisyen tarafından okunduğu koca yürekli adam... Söyledikleriyle ve mücadeleci ruhuyla 53 yıl sonrasında bile bize, şiir sevenlere ilham verebilecek cesur bir karakter... Severken tutkulu ve derin bir aşık, sevdiğini özlerken sanki çikolatası elinden alınmış küçük bir
1967-1968 Yunus Nadi Roman Armağanı'nı kazanan Yorgun Savaşçı, Halit Refiğ tarafından televizyona uyarlanmış, ancak bu yapım büyük tartışmalara neden olmuştur ve yakılmıştır. Filmin yakılma gerekçeleri arasında Atatürk ve Kurtuluş Savaşı karşıtı bir yapım olması, Çerkes Ethem'in kahraman olarak gösterilmesi, askerlere kötü lakap
3 Mayıs 1944. Anadolu çocuklarının, Türk'ün diriliş ve kıyam günü. Tek parti devrinin, İnönü devrinin yükselen komünizm dalgasına karşı, Ankara Ulus Meydanını, Kızıl Meydana çevirmek isteyenlere, Anadolu'nun dirilişi.
Geçmişten birkaç örnek vereceğim.Bu örnekteki kişiler sadece birkaç zihniyete örnektir.
Divitli Eşref Hoca, 1920: "İngilizlere meydan okuyoruz. Bu en büyük küfürdür."
Medrese Hocaları Derneği (Cemiyet-i Müderrisin): "Kuva-i Milliyeciler kudurmuş haydutlardır."
İslam Yüceltme Derneği’nin bildirisi, 1920: "Yunan ordusu