Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hala hastalarını hekime götürecek yollan, taşıtları yok. Kanları akıp tükense durduran yok. Seller süpürür gider. Açlıklar kıtlıklar alır götürür. Milyonlar kırılır, tınmaz bey salonları ve sömürgen devletlerin gerici meclisleri, senatoları. işadamları daha çok semirmenin avında kuşundadıdar.
Yurtların baharı, bayramı, arı vızıltısı, çiçeklerin burcu kokusu hep hep uçup gider Göklerden bombalar yağar, köy- ler yakılır, insanlar boğulur, kurşunlanır, süngülenir, öldürülür ... Böyle bir dünya olmuştur dünya bugün! Ne kilisenin, caminin, ne öteki dinlerin; ne felsefenin, bilimin, müziğin, güzel sanatların tümünün; ne eski çağlardan, Rönesanslardan sürüp gelen hümanizma ruhunun dur diyen sesi duyulur, işitilir... Bütün ilişkileri temelinden bozulmuş, telleri kopmuş, direkleri yıkılmıştır. İndirin ellerinizi öldürsünler, yumun gözlerinizi sömürsünler, tıkayın kulaklarınızı keselerini doldursunlar ... bu hale gelmiştir iyice! ..
Reklam
Eskilerden bin kat etkin yeni yeni araçlar yapılmıştır. Bu adam kasapları, para babaları kullanmaktadır hepsini. Teknik onların emrinde, elektronik onların emrinde. Onların emrinde transistör, televizyon, teleks, bütün kanallar, mektuplar, postalar, fotokopiler, ışınlar, dinleme cihazları, her şey! Her şeyi insanları avlamak ve tavlamak için kullanıyor domuzuna.
Ve insanın elinde yalın bedeniyle güzel canını benzine batırıp ateşlemek kalmaktadır çoğu yerde. Orduların çoğu maşadır. Latin Amerika'da paşalar destelerle, düzinelerle alınıp satılmaktadır. Yunanistan'da albaylar \lVashington bankerlerinin parmağında birer Hacivat. Yazanı sürerler· Söyleyeni kacırırlar. Sürüp kaçıramadıklarını tutuklayıp adalarda inletirler. Barış diyenin basarlar boğazına. Devrim diyeni demir parmaklıklar ardına atarlar. Bolivya'da, Brezilya'da, her yerde böyledir. Ve Hindistan'da, Afrika'da, Vietnam'ırı, Kore'nin güneyinde, hurda, pek çok karanlık yerde kıyım kıyım kıyarlar öğretmenleri ...
İşçileri Uyutuyor Sendikalar İşçiler yüzyıl oluyor sözde uyanıp sendikalarını kuralı, yani patronların yamacında ikinci bir patron olalı ve sırt döneli tarımdaki örgütsüz kardeşlerinin sefilliğine. Yüzyıla varıyor böylece bu tip işçiler pirer devrimci umut olmaktan çı- kalı.
Henry Ford, yıllar yılı, fabrikalarınıa sendika sokmam diye dayattıktan sonra göz edip bütün öteki çelik, lilstik ve akaryakıt krallarına, yükseltti gündelikleri. Tiyatro bileti, si- nema salonu, ekmek ve ilaç karnesi verdi, uyuttu hepsini. Şimdi Baltık kıyılarının ılımlı kapfr1listleri Türkiye'nin Akdeniz kıyılarına, uçakla, on ikişer günlüğüne plaja yolluyor maden işçilerini. Dünyada insanlar kitleler halinde sömürülür, köy köy öldürülürken, ikide bir yeniledikleri karılarıyla yangelip Akdeniz'in kumlarına yatarak köpüklere dalıyor, dalga geçiyor devrimin direği işçi beyler şimdi!
Reklam
Hayır! Ne kahrolumz, ne ölürüz! Ne de kaybederiz umudunu ulu sevdamızın. Ne de yakarız kendimizi Beyaz Saray önünde Amerikalı albay gibi, Vietnamlı ve Hintli rahipler gibi! Gerçi kahramandırlar, yücedirler, yükselmişlerdir hepimizin gözünde, fakat biz kahraman olmadan, yükselmeden kimsenin gözünde, gene de savaşırız. Dişimiz tırnağımızla kalsak gene yakmayız kendimizi. Belki bin kez yeniliriz, kıyılırız, ölürüz, fakat analarımız doğurgandır, hiçbir laboratuvar, sömürgeci plan, hiçbir gerici meclis, aliminüt yasa, analarımızın doğurganlığını durduramaz. Yüz ölürsek, bin çoğalır, birimizin yerini binimiz alırız. Burda ve her yerde, zulme de, zulmün maşalarına ve paşalarına da karşı koyarız. Dik ve sık, yılmadan, yıkılmadan çıkarız bu eski karanlıkların içinden ve kurtuluruz köhne yapılardan·
Yeni Bir Özsuyu : Gençlik! .. Gençliği kimse hesaba katmıyordu düne kadar. Otur denince oturacak, sus deyince hep susacak sanıyordu herkes. Sorbon'da iki fakültenin arasını demirleyip, yıllarca amfileri, sınıfları, birbirinden ayrı tutuyorlardı. Türkiye'de örgütleyip, fişekleyip devrimci dergilerin basınıevlerinin üzerine salıyorlardı. Gençliği evlerin başlıkla satılan kızı, varsılların kız peşinde koşan haylaz oğlu sanıyorlardı. "O bir sosyal sınıf değildir, ondan iş çıkmaz!" diye zart zurt ediyorlardı. Elbet sosyal bir sınıf değildir, ama bun bun bunalmış halkların özü ve gözü gibi çıkıp geldi işte alanlara!
Yırtsın en sağlam yerini içi geçmiş bürokratlar ve bey soyları, durduramazlar bu gür akımı. Berlin'de, Londra'da, Roma'da, İstanbul'da, Amsterdam'da, Brüksel'de, Mecsico City' de, Ankara'da, Madrid'te, Trabzon'da, İzmir'de, Tokyo'da, Birleşik Amerika'nın pek çok kentinde sıkılmış. yumruklarıyla boykotta ve işgaldedir şimdi onlar. Genç işçilerle, işsizlerle, topraksız ve ilaçsız köylülerle elele, kız erkek kolkola, polisin coplarından, gaz bombalarından, varsılların zindanlarından, cezaevlerinden yılmıyorlar. Dikine dikine yürüyorlar; insanlığı alçaltan bütün sömürücü, paracı uygulamalara ve bütün ilişkileri temelinden bozuk dünya düzenine karşı akıllı akıllı yürüyorlar. Onların daha ucudur bu görünen. Başı, gövdesi köylerde, kulübelerde, uyandırılmamıştır. Gençler namus yanımızdır bizim. Gençler en görür, en duyar yanımızdır horlanan, ezilen hepimizin.
Her gencin iki küreği arasından fışkıran birer telle koştuğunu görüyoruz bugün. Telin bir ucu kendi yüreklerine, bir ucu halkların ezik yüreğine bağlı. Birer iletkendir onlar. Hem kendi tüketim toplumlarının yabancılaştırıcı yapısına baş kaldırıyorlar, hem de babalarının geri bıraktığı, sömürüp bitirdiği ülkeledn kurtuluşuna yürüyorlar.
455 öğeden 291 ile 300 arasındakiler gösteriliyor.