Siyasi ve ekonomik özgürlükler azaldıkça, cinsel özgürlük, dengelercesine erkek egemen toplum yönünde artma eğilimi gösterir. İslam kaynaklı çok eşlilik, küçük yaşta kızlarla evlilik toplumda kendisine meşru bir alan bulur. Kadın eğitimden uzaklaştırılır ve sadece cinselliğinden yararlanılan, çocuk doğuran ve kocasına hizmet eden bir köle durumuna indirgenir. Kadın bir de bakar ki birileri, onunla hiç ilgisi olmayan birileri onun için enine boyuna ölçerek hem de bir oyun hazırlarlar ve al derler, yaşa, işte senin hayatın.
İslam coğrafyası kadın emeğini yok saydığı için hep bir yanı eksik kalmıştır. Kadının aklından ve enerjisinden yararlanılmamıştır. Toplumun bir yanında erkek varsa, diğer yanında kadın olmalıdır düşüncesi yok sayılmıştır. Kadını okumayan bir ülkenin erkekleri ne kadar okursa okusun o toplumun iflah olamayacağı düşünülmemiştir.
Aslında Kadın, Yakındoğu'da da diğer bölgelerde olduğu gibi MÖ 3000'li yıllara dek toplumun baş tacıydı. Sonrasında ise dinlerin ve erkeğin çok yönlü, sistematik çabalarıyla toplumsal üretimin dışına itildi. Anaerkil yapıların yerini almaya çalışan ataerkil sistem, hukuk, din, söylence ve diğer alanlarda kadına karşı yoğun bir etkinlik içindeydi. Sonunda İslam ile de istediğini elde etti; sosyal ve ekonomik yaşamın bütün kilit noktaları erkeğin eline geçmişti, erkek toplumun başının tacı olurken, toplumda çürümüşlüğe, kokuşmuşluğa ve yozlaşmaya doğru hızla yol aldı.