“Vahvah... Adam gözümüzün önünde ölüyor be!..” “Kardeşim insaf yok ki, insaf...” Ne demiş şair: “insaf kalmamış beni âdemde / Anam ağladı Acıbadem'de...”
Nesin yayınlarıKitabı okuyor
"Çalışıyordum,” diye karşılık verdi tutsak. "Çalışı­yordum ve açtım. Anam da açtı. Yaşlı bir kadındır. Hak­sızlık beni boğuyordu. Bir gün fabrikada, 'Hakkımızı is­tiyoruz! Adalet istiyoruz! Daha ne kadar süre açlıktan gebererek çalışacağız çocuklar?’ diye bağırdım. Herkes üstüme çullandı, patron ve işçiler sille tokat beni dışarı attılar Bunun üzerine ben de yumruklarımı sıktım, da­ğın yolunu tuttum. Söylediklerine göre, tepelerde adale­tin gerçekleşmesi uğruna savaşılıyordu.”
Reklam
Kim söylemiş beni Süheylâ’ya vurulmuşum diye? Kim görmüş, ama kim, Eleni’yi öptüğümü, Yüksekkaldırımda, güpegündüz? Melâhat’i almışım da sonra Alemdara gitmişim, öyle mi? Onu sonra anlatırım, fakat Kimin bacağını sıkmışım tramvayda? Gûya bir de Galataya dadanmışız; Kafaları çekip çekip Orada alıyormuşuz soluğu; Geç bunları, anam babam, geç; Geç bunları bir kalem; Bilirim ben yaptığımı. Ya o, Muallâ’yı sandala atıp, Ruhumda hicranın’ı söyletme hikâyesi?
- sevinçli anların olur mu? - sık sık... mesela geçen kış... geçen kış, hani malum, kar diz boyu, soğuk. işler durdu. yer demir, gök bakır. sobamız zaten yok. kömürü kömürcüden kiloyla alırız, onu bile alamadığımız günler. vay anam vaaay! açlık bir yandan, soğuk bir yandan, çocukların sızlanmaları bir yandan. babaysan bilirsin gel de dayan! sokağa deli gibi fırladım. yağmur bardaklardan boşanıyor adeta. içim kararmış gökyüzü gibi, mosmor. hırsızlık edemem, para için adam boğazlıyamam, kimseye eğri bakamam... derken, sokağın başında tanış bir madam. beni arıyormuş. biliyor musun insanın iyisi iyidir. iyinin gavuru, müslümanı olmaz. bir ahbabının sıvası, badanası varmış, usta lazım olmuş, aklına ben gelmişim. içimdeki morluk bir yırtılış yırtıldı bey, sıkıntı mıkıntı bir uçuş uçtu, sorma. sanki yağmur bardaklardan boşanırmışçasına yağmıyor, soğuk yok. adresi aldım, koştum. onlar da eksik olmasınlar, beni yukarı, apartımanlarının salonuna aldılar. soba gürül gürül yanıyor. "üstünü başını kurut usta" dediler. sevinçten gözlerim yaşardı, hüngür hüngür ağlıyacağım. hele işe mahsuben çıkarıp 50 lira avans da verince, üstümün başımın yaşını, tırnaklarımın morartısını unuttum. aklımda çoluk çocuğum. geç kalmışım gibi semte bir gelirim ki sorma! - sonra? -sonra, daldım kasaba. iki buçuk kilo pirzola, on somun, meyva, filan...
Sayfa 117
Vay, anam, vay, ne kadar güzelsin.
Sayfa 592 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Vay, anam, vay, ne kadar güzelsin. Gülüşünde İstanbul'un âbuhavası, İstanbul'un lezzeti bakışında.
Sayfa 592 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
herkes gibi ben de bakıyor muyum görüyor muyum bordasına tutunmaya çalışıp geminin biliyorum aşkları var ama nasıl tarabya'da aşk ya da terman'da kuşkusuz bir sözcük bağlar bizi tarabya'da da terman'da da kendi gerçeğini bulan ermiş kuşkusuz doğruyu söylüyordu bulaştırmıyor hiç değilse gökyüzünü baktığı topraktan kurmuş
Sayfa 78 - Ayyıldız Matbaası - Ankara - 1978, BANA DEĞEN DÜNYA
Gerçekler
"Seferberlik'in başındaki şekerden tatlıydı ya, sonuna doğru durum gayet kötüledi. Bizim kendi pisliğimizde boğulmamıza az bir şey kaldı beyim; şuncacık bir şey kaldı. Biz Seferberlik'e çubuk gibi delikanlı gittiydik. Dönüşte beni öz anam tanıyamadı. Salt kuru kemik kaldığımdan değil, aklımızda çatlamış biraz..."
Sayfa 149 - Ketebe yayınları...
5.cilt
1219. Ebû Hureyre radıyallâhu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Allah yolunda çift sadaka veren kimse, cennetin muhtelif kapılarından, ‘Ey Allah'ın (sevgili) kulu! Burada hayır ve bereket vardır’, diye çağırılır. Sürekli namaz kılanlar namaz kapısından, mücahidler cihad kapısından, oruçlular reyyân kapısından, sadaka vermeyi sevenler de sadaka kapısından (cennete girmeye) davet edilirler."  Ebû Bekir radıyallâhu anh: - Anam babam sana kurban olsun ey Allah'ın Resulü! Gerçi bu kapıların birinden çağrılan kimsenin diğer kapılardan çağırılmaya ihtiyacı yoktur ama, bu kapıların hepsinden birden çağrılacak kimseler de var mıdır? dedi. Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: - "Evet, vardır. Senin de o bahtiyârlardan olacağını ümit ederim" buyurdu. Buhârî, Savm 4, Cihâd 37, Bed'u'l-halk 9, Fezâilü ashâbi'n-Nebî 5; Müslim, Zekât 85, 86. Ayrıca bk.Tirmizî, Menâkıb 16; Nesâî, Zekât 1, Cihâd 20, Sıyâm 43
Bazen düşünür ki, insanlar anasından ne Yahudi, ne Müslüman, ne Hıristiyan doğarlar. Buna Dimitro hayret eder. “Nasıl olur?” der. Fakat münakaşa açıldığı zaman, nasıl olur demez, der ki: — Beni anam, doğduğum zaman Balat'taki havraya bıraksaydı, ben şimdi mis gibi bir Yahudi olurdum. Seni Mişon, anan doğduğun zaman Süleymaniye Camii'ne bıraksaydı, sen de şimdiye kadar müezzin olmuştun.
Reklam
Ulu Tanrım, mənə şərəfli bir ömür və şəhidliklə sona çatacaq ömür nəsib et. Bu həyatda anam, atam bilib, sevdiyim vətənimi qoru, onu qorumağı mənə sonuna qədər nəsib et... Şərəfsizlərə, xainlərə qarşı ürəyimdə kin, vətənimə, millətimə sevgi yarat. Artır sevdiklərimə olan sevgimi, düşmənlərimə olan kinimi..
He he anam he he
Bu nişana zorlanmış olmam önemli değildi. Benim nişanlımın, evlenmeyi tercih edeceği başka adamlardan oluşan bir listesi olamazdı. Nokta.
Sayfa 96 - DanteKitabı okuyor
Mehmet Savaş Hocaefendi anlatıyor.. Konya'da askerlik şubesine gittiğimde; biri yarbay diğeri binbaşı iki rütbeli asker vardı. Beni görünce binbaşı selam verdi ve ayağa kalktı: "Buyurun oturun." dedi. Yer gösterdi, öbürü ayakta bekliyor. Binbaşı öbürüne "Bu değerli bir hocadır, tanışmanızı isterim." dedi. Öbürü, "Ben
Arif bu dünyada şansı yaver giden adamlardan biriydi. Sıkıştığı anda Hızır ve 11- yas anında buluşur, sen mi gidersin Arife yardıma, ben mi gideyim diye tartışır, çoğu zaman ikisi birlikte yardıma koşarlardı ki Arifin işleri katmerli çözülürdü. Çocukluğundann beri böyleydi Arifin işleri. Başı her sıkıştığında gülerek aynı hikâyeyi anlatırdı. “Anam ben doğduğumda hastalanmış, yataklara düşmüş. Ölecek diye beklemişler, ama ben de el kadar bebeyim. Babam, anam bir odada yatarken bir daha evlenmiş. Beni yeni gelen kadının kucağına vermişler. Medine Annem işte o kadın. Çok sevmiş beni, bir gece koynunda uyutmuş. Derken olmayacak şey olmuş, anam da iyileşmiş. Hacer Annem de işte o kadın. Ben öyle, bir Medine’nin, bir Hacer’in kucağında iki anayla büyüdüm. Anasız kalacak diye korkarlarken iki annem birden oldu. Allah beni sever, önce dara düşürür, sonra gökten yağdırır.”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.