Bir şiir yazmışım..
İçini dökebilmek..
İçinin yağmurlarını yağdırabilmek..
İçinin satırlarını yazabilmek okadar zor ki. Ve yazdım. Öylesine özel, öylesine seçmece, öylesine tatlı akışken öylesine başka bir şiir olmuştu ki ancak böyle anlatılırdı, diyebileceğim bir şiir olmuştu.
Rahatlamıştım. Yaralarımı kendi ellerimle sarmış gibi olmul, hafiflemiştim, sevinmiştim..
Kaydettğimi sanarak ekrandan çıkınca silinmiş..
Depolama alanım dolu olduğundan meğer kaydetmemiş..:(
İkinci kez ben bile okuyamadım..
Nasıl üzüldüm, ah..
Yaralarım yine kanadı böylelikle.
Yazmak sarmaktır yaraları bazen.. ✍🏻
_Sanatın yaratıcı gücü, doğadan, sanatçının eli değmeden, kendiliğinden çıkar ortaya. Her sanatçı, doğanın özünde bulunan sanat nitelikleri karşısında, Aristoteles'in deyimiyle bir "öykünücü"dür. O, ya Apollo'ca bir düş sanatçısı, ya Dionysos'ca bir coşkunluk sanatçısı ya da hem coşkunluk hem de düş sanatçısıdır.
_Apollo,
İlk sayfasından itibaren nefesimi tutarak okuduğum, içimi acıtan gerçek yaşam hikayesi ancak böyle güzel anlatılırdı. Kapağını kapattığımda kendi kendime sordum; “Ben ne okudum, bu neydi?”diye.
Naziler tarafından yapılan yahudi soykırımı anlatılıyor kitapta. Amaçları dünyada tek bir yahudi bile kalmaması.
Çekya’da ki Terezin Nazi Toplama Kampı’ndan Polonya Auschwitz Toplama Kampı’na nakledilen yahudilerin yaşadığı sefalet gözler önüne seriliyor. Olur da Kızılhaç insanlara yapılan muameleleri kontrole gelirse diye 31.blok aile kampı haline getirilmiş. Çocuklara gizli bir okul kurulmuş ve yine o kampta esir olan gönüllü öğretmenler tarafından ders verilmiş. Dita’da bu öğretmenlere gizli saklı kitap temin eden kampın kütüphanecisi olarak görevlendirilmiş. Aslında kampta kitap okumak, bulundurmak yasak. SS subayları aramada kitap bulursa ölümle cezalandırıyor kurala uymayanları. Buna rağmen Dita ve öğretmenler okumaktan vazgeçmiyorlar. Kütüphaneyi eczane olarak düşünüp, kitapları da hastalıklarını iyileştiren şuruplar olarak kullanıyorlar.
Yazarın bu can yakan hikayeyi bizlere anlatan sade, basit ve kolay anlaşılır dili sayesinde o anları yaşamış gibi hissettim. Hele ki Terezin Kampı’nı gezen birisi olarak tarihe tanıklık etmiş gibiyim.
Yaşanan olaylarla ilgili fazla ipucu vermemek için kitabın içeriğini daha fazla anlatmak istemiyorum. Okumanızı ısrarla tavsiye ediyorum.
Merhaba, Devran Kaya'nın Annemin Kasetleri kitabından bahsetmek istiyorum. Son zamanlarda çok gördüm ve çok beğenildiğini görünce alır almaz hemen okudum, çok başarılı bir yazım dili, mistik bir atmosfer, yaşanmış bir hikaye.
Kitabın başında Gulâm Ali ve Meryem'in hikâyesini okuyoruz.
Gulâm Ali'nin evinde hizmetçi olarak çalıştığı
_Işık bekliyor, fakat karanlığa sığınıyoruz. İncil
_Karanlığa lanet etmektense, bir mum yakmalıyız.
_Neyin doğru olduğu umurumuzda mı? Fark ediyor mu?
_Gerçek bilgelik, sınırlarımızı bilmekte yatar
_Can sıkıcı ve sevimsiz görünse de bilimsel yöntemin önemi, bilimsel bulgulardan çok daha büyüktür.
_Edilgen taraf, baskın tarafın yanılsamalarına
Erbil'in İstanbul'u, Diyarbakır'ı eksikti.
Nasıl İstanbul'un Kürtçesi, Kerkük'ü eksikse...
Bazı adlar siz farkında olmasanız da hayatınıza eşlik eder.
Kerkük onlardan biri. Türkiye'de yaşayan hemen herkesin gitmese de duygusal bir bağla bağlı olduğu şehirdir Kerkük.
Türkiye'de yaşayan Kürtler açısından ise
Büyük umutlarla başlayıp hayalkırıklığına uğradığım bir kitap oldu.
Konusu ,arka kapak yazısıyla çok ilgimi çekmişti. Ancak güzelim konu böyle mi anlatılırdı?Dağınık, ne anlattığı, kimlerden bahsettiği belli olmayan .....Bir sürü tıbbi terimle dolu olan...Psikiyatriye ve psikiyatri tarihine hakim olmak lazim bence.
Belki de ben gününde değildim. "Bilemiyorum Altan,bilemiyorum."
Konusu söyle:Bir dönem Japonya'da kadınlar bulaşıçı hastalık gibi histeri krizine yakalanırlar. Tilkiler tarafından ele geçirildiklerini söylerler. Nörolog Shimamura'da bu konuyu araştırmak uzere üniversite tarafından görevlendirilir. Bu arada kendi ailesi,gençliğinde eğitim amacıyla Paris'e yaptığı geziye de geri dönüşlerle yer verilir.Psikiyatri biliminin tıp dünyasında yerini sağlamlaştırma dönemine denk gelir,tüm bunlar.
Kısacası konu güzel ama kurgu ve anlatım ııhhh.....
Eros ve Psyche Yunan mitolojisinde popüler bir masaldır. Tarihten günümüze ulaşan tek eksiksiz Antik Roma romanında bulunan bu masal, peri masalı türünün öncülüdür.
Hikaye anlatımı tarih kadar eskidir. Dolayısıyla, hikayelerde tekrarlanan kalıplar görmemiz şaşırtıcı değildir. Kökeni Yunan mitolojisine dayanan Eros ve Psykhe masalı, MS 2. yüzyılda
Vişne Bahçesi eserindeki ustalığından sonra Anton Çehov okumak şart oldu ve elimde olan bu eserini de okumak istedim. Öncelikle şunu söylemek istiyorum, dönemi ve dönemin sorunlarını bu kadar usta ve bu kadar ince şekilde yazan George Orwell'a benzettim kendisini. O kadar yakınlar ki... O kadar güzel, o kadar düşündürücü semboller kullanarak
"Küçük bir kızın kalbi dünyayı değiştirebilir mi?"
O küçücük kalp dünyayı nasıl değiştiriyor hemde...
Kitaba bir göz atmak için başlayıp sabah 04 kadar okumama ne demeli her satırında hüzün , heyecan, mutluluğun, dostluğun, vefanın, ailenin önemini iliklerinize kadar hissettiren kitap YAŞA...
Yaşa ismini kitabın sonuna kadar
https://1000kitap.com/bidunyakitapgrubu sayesinde başladığım ilk kitap. Teşekkür ederim vesile olduğunuz için.
İçinde altı farklı hikaye var ve hepsinin ortak mesajı şudur ki; insan için mutluluk zenginlik değildir. Sevgi ve sağlıktır. Endişelerle, beşeri dünya telaşeleri ile ya da hırsına yenik düşerek mutluluğu bulamayacağını altı hikayede anlatmıştır.
Etkilendiğim hikayelerden biri eserin adıyla aynı olan İnsan Neyle Yaşar ve İlyas'tır.
Herkesin okumasını tavsiye ediyorum. İyi okumalar dilerim herkese.
İnsan Neyle Yaşar?Lev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2019188,9bin okunma
Ahmet Cemil Akıncı...
Daha önce Peygamberlerin hayatı serisini okumuştum. Yine harika bir kitap. Sıddık lakabına mazhar olmuş bir zat ancak böyle güzel anlatılırdı hikayesi...
Hz. EbubekirAhmet Cemil Akıncı · Bahar Yayınları · 2011123 okunma