Demokrasi ve diktatörlük bu kadar güzel anlatılabilirdi!
Demokrasi! En mantıklısı buydu.Sonuçta ,toplumla lider ilişkisi,aynı kafeste kapalı kalmış bir insanla bir hayvanın durumundan pek farklı değildi.Diktatörlükte kafesin kapısı birden açılır ve içeri aslan atılırdı.Ama demokrasi,insanın ne tür bir hayvanla kafese kapatılacağını seçme özgürlüğüydü.Etobur mu? Otobor mu? Omnivor mu? Tek mi gezer? Sürü halinde mi avlanır? Nesli tükenmekte olan bir tür müdür? Evcilleşebilir mi? Ve bunlara benzer soruların yanıtları göz önünde bulundurarak bir seçim yapılabiliyordu.Tabii yine de ortada bir kafes,bir hayvan ve kilitli bir kapı vardı ama yapacak bir şey yoktu.Dünyanın gerçekleri şimdilik bu düzeydeydi! Ayrıca,diktatörlükte hayvan ölene kadar kafeste kalırken,demokraside ancak bir sonraki seçime kadar hüküm sürebiliyordu.İnsan da,bedenindeki diş izlerini sayıp kaç kilo etinin ya da parmağının eksildiğini ölçebiliyor,buna göre de kafes hayatını aynı hayvanla sürdürüp sürdürmeyeceğine karar verebiliyordu...
"Düşündüğümüzü sandığımız kişiden daha fazlası olduğumuzu keşfetmekten korkarız. Ailemizin, çocuklarımızın, öğretmenlerimizin düşündüğü kişiden daha fazlası olmaktan. Cılız, dingin sesimizin bize anlattığı yeteneğe gerçekten sahip olmaktan korkarız. Bunun için gerekli cesaret, azim, sebat ve kapasiteye hakikaten sahip olmaktan korkarız. Kendi gemimizin dümenini tek başına tutabiliyor olmaktan, kendi bayrağımızı dikebiliyor olmaktan, kendi vadedilen topraklarımıza ulaşabilmekten korkarız. Korkarız, çünkü bunda doğruluk payı varsa, bildiğimiz her şeye aramıza mesafe koymamız gerekir. Perdelerimizin yırtmamız gerekir. Anormalleşiriz ve korkunçlaşırız."