Öncelikle kitabın ortalarına kadar sıkıldığımı söylemeliyim. Fakat sonraları sürükleyiciliğine kapıldım ve aşkın benzersiz ifadelerle tarifine ve yazarın akıcı ifadelerine, betimlemelerine hayran kaldım. Felix in yaşadığı aşkı, iki kadın arasındaki duyguları, özellikleri kıyaslaması ve bu kıyaslarla yola cıkarak aşkı tasvir edişini görüyoruz. Benim görüşlerime göre; Henriette’ nin onu masumca sevişi, aşkın saflığını gözler önüne sermesi, aşkı yücelikle tasvir edişi takdir edilesiydi. Öte yandan Lady Dudley’ in aşkla ve sevgiyle yakından uzaktan hiçbir alakası olmayan hislerle Felix’i kullanması ve onu zor duruma düşürmesi ve Felix’in tutkularına yenik düşerek Lady Dudley’in oyununa gelmesini okumuş oluyoruz. Felix kötü duyguların esiri oldu ve yenildi. Henriette’nin gözünde düştü. Sevgili Henriette kıskançlık ve kederinden hastalık pençesinde öldü. Henriette, Felix’e mektup bırakmıştı eğer kızı Madeline ile evlenirse gözü arkada kalmayacak ve içi rahat olacaktı.Henriette’nin kızı Madeline ise annesiyle Felix arasındakileri hissetmiş olacak ki annesinin ölümünden Felix’in sorumlu olduğunu biliyordu. Felix’ten nefret etti ve evlerine bir daha gelmemesi için onu uyardı. Felix ise yaşadığı vicdan azabıyla kendini ve duygularını eleştirecekti.
“Asil ruhlarda acılarını dile getirmelerini engelleyen bir utanç duygusu vardır, sevgi dolu bir merhametle kederlerinin derinliğini sevdikleri kişilerden gizlerler.”