Aslında Anita Blake kitapları hakkında yorum yapmak istemiyordum pek. Çünkü yorumun kitap için değil seri için olacağını biliyordum. Böyle serilerde kitabı seriden bağımsız değerlendirmekte zorlanıyorum. Yine de bu kitaba yazmak istedim. Son iki kitaptan sonra onuncu kitabı çok daha iyi buldum çünkü. Her ne kadar cinselliğin çok ön planda olması nedeniyle eleştirilse de kurgusu çok daha sağlam, çok daha akıcı bir hikaye olmuş. Seri ilerledikçe tekrar da artmış haliyle. Okurken bırak şunların kara kaşını kara gözünü anlatmayı da olaya gel dediğim çok yer oldu. Ama benim gibi kitapları üst üste okumayan insanlar için faydalı olacaktır. Kitabın hızlı bir temposu ardı. Hatta ben yoruldum artık karakterler adına. Seriye ve bu tarza alışık olmayan okurlar için de daha da yorucu olduğunu gördüm çevremden. Ama bence romanın en çekici yanı da bu zaten. Bu seriyi insanlara sevdiren şeyin edebi özelliklerinden çok karakterleri olduğunu düşünüyorum. En azından benim için öyle. Ve çok az yazar olayları böylesine canlı bir şekilde anlatabilir diye düşünüyorum. Diğer kitaplardan farklı olarak bir çok karakterin büyük değişimler geçirdiğini gördüm. Ben sevdim gerçi. Çok yerde Anita kaçmayı bırak bahane arama sen böyle biri değilsin demek istememe rağmen. Richard da beni tam anlamıyla çıldırttı. Gerçi ilk ortaya çıktığı andan beri mızmız halleri beni sinir ederdi ama artık iyice gıcık oldum. Seriyi de bu onuncu kitabı da bu türü sevenlere tavsiye ederim. Ben Zincirlenmiş Narkisos'u diğerlerine göre daha bir sevdim. Özellikle sekiz ve dokuza göre. Çok daha akıcı, çok daha sert, kurgusu çok daha sağlamdı.
Anita Blake serisi fantastik bir seri orası kesin. Canavarlar olacak, vampirler olacak, kurt adamlar olacak, büyü olacak tamam da Anita'da her şeyden önce aksiyon olması gerekirdi. Ama olmamış. Bu kitapta beklediğimi bulamadım o yüzden. Aksiyon yeterli olmadığında canavarlar da büyüler de sıkıcı olmaya başlıyor haliyle. Üstelik kitap 1060 sayfa. Kalın olması biraz daha aksiyon daha az büyüsel saçmalık olsa avantaj olurdu ama bu haliyle sıkıcı olmuş. Tabi bir Anita Blake kitabı ne kadar sıkıcı olabilirse. Seri ilerledikçe karakterler büyük değişim gösteriyor. İyi yönde olanlar da var kötü yönde olanlar da. Anita'nın bu kadar kasıntı olması sinir ederdi beni, şimdi ise bütün kurallarını bu kadar kolay çiğnemesi. Yazar yine çok canlı bir anlatımla anlatmış olayları. Beklediğimi bulamamış olsam da devamını heyecanla beklemeden de duramıyorum.
Şeytani DüşlerLaurell K. Hamilton · Artemis Yayınları · 2010113 okunma
Kan,ihanet, ölüm, aşk, ihtiras bu kitapta ne ararsanız o var. Vampirler kurtadamlar zombiler böyle fantastik bir dünyaya kapı aralıyor kıtap. Olay bir vampir avcısı olan Anita Blake etrafında geçiyor. Farklı bir tarz arayanlara önerimdir
Ölüm DansıLaurell K. Hamilton · Artemis Yayınları · 2005162 okunma
Aksiyon dolu macerası, başına bela olan yakışıklı başvampir Jean-Claude, bir yandan kötü adamlar ve yetmezmiş gibi birde zombiler. Anita Blake kaldığı yerden devam ediyor.
Gülen CesetLaurell K. Hamilton · Artemis Yayınları · 2009216 okunma
Anita Blake namı diyar cellat her kitabında çıtasını biraz daha arttırıyor. Daha güçlü düşmanlar, daha fazla aksiyon. Anita dobra tavırlarıyla kendini sevdiriyor.
Lanetliler SirkiLaurell K. Hamilton · Artemis Yayınları · 2009237 okunma
Güzel bir Anita Blake kitabı daha. Konu olarak önceki kitaplarına göre daha çok polisiye ağırlıklıydı. Bu sefer vampirler çok yoktu likantrop ağırlıklıydı. Yine sürükleyici ve akıcıydı.
Kaçık KafeLaurell K. Hamilton · Artemis Yayınları · 2010190 okunma
Bolca vampir romanı okusam da Anita Blake diğer serilerden çok daha farklı ve beni daha çok tatmin etti. İlk kitaba göre oldukça başarılıydı ve serinin devamı için iyi bir güven oluşturdu bende.
Suçlu ZevklerLaurell K. Hamilton · Artemis Yayınları · 2009305 okunma
Dikenler ve Güller Sarayını okumadan önce ne perilerden hoşlanırdım ne de epik fantastik romanlardan fakat Dikenler ve Güller Sarayı beni kendine hayran bıraktı, tüm kitabı diken üstünde ve ağzım açık bir şekilde okudum, resmen patlamaya hazır bomba resmen. e-kitap olarak indirip okudum ama diyorum ki keşke alıp okusaydım o kadar iyi yani . (şu an resmen kitabın ne kadar iyi olduğunu sana anlatmak için kıvranıyorum. İyiydi, BAYA İYİ! Artık susuyorum. Tamam) Kitaba başlamadan önce konusu karışık olacak anlamayacağım diye çok korktum fakat korktuğum kadar karmaşıklık olmadı okurken. başından sonuna kadar tüm konuya hakimdim. Değinmeden de geçmeyelim yazarın dili efsaneler ötesiydi tüm sahneler tüm duygular istenilen dozda verilmişti. Bu arada Feyre sen nasıl bir şeysin öyle! Şu zamana kadar okudum bu tür romanlar arasında Feyre, Anita Blake'den sonra tanıştığım, kitabın başından beri güçlü olan kadın karakterlerden biriydi. Tam bir Tamlin-Feyre fanı olduğumu da şimdiden belirteyim. Ryhsand ilk başlarda saçımı yolmama sebep olacak kadar ukala olsa da evet onu da sevdim. Lucien ile Tamlin arasında olan kardeşlik duygularına hayran oldum. Tabi Lucien'nın mizah anlayışına. Yazmalara doyamasam da söylemek istediğim bir şey daha var: O NASIL BİR SONDU ÖYLE BE ÜSTAD!?
kitaba puanım : 5/5
Okuduğum en kalın kitap rekorunu eline aldı kendisi olduğu için bayağı sıktı normalde fantasik çok severim fakat bu kitap gereğinden fazla ayrıntıya yer vermişti bayağı sıkıldım. Bastan basladim bir kaç kez sonunda bitirdim. Sanırım Anıta Blake serisinin en kalın kitaplarından biriydi. Evet seri çok güzel bu kitap fazlasıyla can sıkıyor. Cinselliğe çok yer verdiği için yer yer okumak zor gelebiliyor. Tabiki yenilmedim bitirdim kitabı yeni kitapları okumaya hazırım. Kendimi çok zor bir savaştan çıkmış yaralı asker gibi hissediyorum. Tabiki bu kitap beni yıldırmadı seriyi okumaya devam edeceğim. Eğlenceli bir seri ve bırakmayı düşünmüyorum.
Merhabalar Bünyesinde üç farklı romanın izlerini gördüğüm, Mezarlarla Randevu kitabını bitirmiş bulunmaktayım.
Yıllar önce bu kitabı ilk okuduğumda çok beğenmiştim ama bir de şimdi okuyunca kitabın Sookie Stackhouse, Anita Blake ve Charley Davidson'dan izler gördüm. Önce bu beni rahatsız etsede sonradan çok takılmamaya karar verdim. Zaten sende bu üç romanı okumadıysan rahatsız olmazsın. Kızımız kendisini acemi diye tanımladığı halde bir profesyonel gibi davranması.. Ne bileyim ya. Kitap akıcı olsa da bazı yerlerde ciddi anlamda durgunlaşıp yarıda bırakmayı düşündürttüğü zamanlar oldu fakat sonuna hürmeten okunduğunda okuduğuna değiyor. konusuna birazcık değinecek olursam. Catherine adlı kızımız yarı vampir-insan ve babası, vampir olarak annesine tecavüz edip kaçtığı için annesinin doldurması ile vampirlerden nefret edip onları avlıyor. Derken Bones ile karşılaşıyor Bones da vampir ve anladığım kadarıyla o da kötü vampirler avlıyor. Eh ikisi bu noktaya kadar gelmişken aralarında bir aşkın filizlenmemesini beklemek olmaz Bones'u sevdim çünkü Cat ile çok güzel eğlenceli bir diyalogları vardı yani konunun akmadığı zamanlarda hep o diyaloglar okuttu. bu kitap için benim görüşlerim böyle. Tavsiye ederim. Sevgiyle kal, öpüyorum yanaklarından.
Kitaba puanım: 3/5
Merhabalar ilk kitaptan sonra seriye olan ümidimi birazcık kaybetmeme sebep olan Mezarla Randevu kitabının ikinci kitabı olan Tek Ayağı Mezarda kitabını bitirmiş bulunmaktayım. Böyle birbiriyle bağlantılı kitap isimlerini seviyorum, bundan sonraki isim Mezarın Dibinde. Sence de çok tatlı değil mi? Gerçi doğa üstü avcıların barındırdığı seri isimleri böyle oluyor. Lafı fazla uzatmayacağım ikinci kitabı daha çok sevdim. Daha aksiyonlu, daha olgun, daha eğlenceli ve Bones ile doluydu. Cat ile aralarında olan meseleyi çok uzatmadan halletmeleri hoşuma gitti. Konuya biraz değinecek olursam Tek Ayağı Mezarda 4 yıl geçtikten sonra başlıyor. Cat artık FBİ'da ismi olmayan bir "vampir avlama" departmanında çalışıyor, emrinde adamları falan var yani artık gerçek bir "kızıl melek" eh, vampirleri tavuk avlar gibi avlaması başına ödül konmasına sebep oluyor ve derken Bones onu buluyor. Ah Bones ah.. Konusunun genel olarak böyle bir şey olduğunu söylemeliyim zaten üçüncü kitapta da bundan farklı bir şey göreceğimi zannetmiyorum.
İlk kitapta uçarı kaçarı olan, acemice kararlar veren Cat'in daha olgun olması kitaba ayrı bir güzellik katmış, ve bazı oturmayan şeylerin bu kitapta oturduğunu gördüm ve mutlu oldum artık Sookie gibi değil, biraz Charley Davidson ve çokça Anita Blake benzemeye başladı bakalım üçüncü kitapta kendisi gibi olabilecek mi?
Kitaba puanım:4/5
Tek Ayağı MezardaJeaniene Frost · Artemis Yayınları · 2010360 okunma