Öncelikle bu kitabın konusundan bahsedeyim. Kitap, kitapların yakıldığı, insanların teklonojiye şu anki halinden bile daha bağımlı olduğu -ya da bağımlı hale getirildiği-, tiran bir yönetim altındaki dünyayı ele alıyor. Guy Montag adındaki başrolümüz birgün tanıştığı birisi sayesinde aslında mutlu olmadığını fark ediyor ve bunun sebebini arıyor.
Merhaba sevgili kitap severler.
Bugün sizlerle #göğgözlü #msude kitabından bahsedeceğim.
Kitabımızın kahramanı Zehra Hanım davet üzerine bir otele gidiyor. Otel öyle güzel ki cennet gibi sanki. Bir yanı mavi bir yanı deniz.
Kitap yazmak isteyen Zehra Hanım burada adeta inzivaya çekiliyor. Gün geçtikçe otelin diğer müşterileriyle tanışıyor. Samimiyeti ilerletince dertlerine ortak oluyor. Onların her derdinde kendinden bir parça buluyor.
Zehra Hanım ailesiyle, eşiyle, işiyle sorunları olduğunu zaman içinde keşfediyor. Aslında bu bir kendini bulma yolculuğu oluyor onun için. Varlığıyla yüzleşiyor.
Annesiyle hiç yakın bir ilişkileri olamamış. Annesi erken yaşta evlenmiş ve aldatılan bir kadınmış.
Sonra babası bir kazada vefat etmiş.
İki sene flört edip iki senedir evli olduğu eşiyle de hiç biz olamamışlardı. Eşi bir süre önce iflas etmiş ve ailecek zor dönemlerden geçmişlerdi.
Sonunda fark eder ki çığlığını duyduğu her kadın kadar kendi sesini de dinlemesi gerekiyor.
Bir kadının kendiyle yüzleşmesi, aydınlanması ve belki de Anka kuşu gibi küllerinden doğmasını okumak için kitaptan bir tane edinin derim.
Aklınız ve tutkunuz denizlere açılmış ruhunuzun dümeni ve yelkenidir.Yelkenleriniz ya da dümeniniz parçalanırsa, oraya buraya savrulup sürüklemekten ya da denizin ortasında hereketsiz kalmaktan başka bir şey gelmez elinizden.
Çünkü tek başına hükmeden akıl , kısıtlayıcı bir güç tür ;başıboş bırakılmış tutku ise , kendimi yok edene kadar yanan alevdir.
Onun için , bırakın ruhunuz aklınızı tutkunun doruklarına yüceltsin şarkı söyleyebilmesi için .Bırakın ruhunuz tutkunuzu akılla yönlendirsin, tutkunuzu her gün yeniden dirilip Anka kuşu gibi kendi küllerinden doğabilmesi için.