333 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Öncelikle herkesin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun Günün anlam ve önemine uygun bir kitap seçtik bugün sizler için Uluslararası İlişkiler bölümü, Siyasi Tarih anabilim dalının ilk Türk Profesörlerinden biri olan Oral Sander hocamız, Osmanlı Devleti’nin kendi döneminin en güçlü devletlerinden biriyken nasıl “Hasta Adam” olduğunu ve bu hasta adamın Anka kuşu gibi kendi kendini ateşe atıp içerisinden nasıl Türkiye Cumhuriyeti gibi yeni ve dinamik bir devlet çıktığını anlattığı kitap. Hem Osmanlı Devleti’nin hem de kuruluş dönemi Türkiye’sinin “diplomasi tarihi”, Anka kuşu anektoduyla akılda kalıcı bir şekilde aktarılmış okura. Ayrıca Osmanlı tarihi ve Avrupa tarihi karşılaştırmalı olarak tabiri caizse gözümüze sokulmuş. Ne mutlu tarihten ders çıkarabilene. Mutlu ve güçlü yarınlar bizim olsun!
Oral Sander
Oral Sander
Anka'nın Yükselişi ve Düşüşü
Anka'nın Yükselişi ve Düşüşü
Anka'nın Yükselişi ve Düşüşü
Anka'nın Yükselişi ve DüşüşüOral Sander · İmge Kitabevi Yayınları · 2016248 okunma
Gerçekten, Anadolu yarımadası üzerinde kurulan devletlerin talihi hep bu yönde olmuş, Batı'nın Doğu'yu Doğu'ya, Doğu'nun ise Batı'yı Doğu'ya karşı kullanmasının öyküsü yazılmıştır.
Sayfa 64
Reklam
"dudaklarında barış, ama yüreğinde savaş vardı"
Sayfa 55 - Fatih Sultan Mehmet hakkında
Doğu Roma yıkılsa bile etkisini Osmanlı'da sürdürmüştür.
Bu, Müslüman ve Hristiyan halklar arasındaki garip ilişki biçimi, her iki devlette de etkili olmuş, önemli sonuçlar doğurmuştur. Bizans, askeri bakımdan zayıf olduğu komşularına karşı köhne varlığını koruma politikasını çeşitli dolaplarla sürdürmek zorunda kalmış, bu da özsaygısını yitirmesine ve moralinin bozulmasına yol açmıştır. Türkler ise, özellikle Istanbul'un ele geçirilmesinden sonra, Bizans'ın entrika atmosferinden etkilenmiş ve bu özellik Osmanlı saray yaşamına girmiştir. Kardeş, oğul ve baba katli gibi daha önceki Türk toplumlarında bulunmayan ve Bizans'a özgü cürümler, Osmanlı sarayına da girmiştir.
Osmanlı devletinin 1699'da Macaristan'ı yitirdikten sonra büyük bir toprak gerilemesi sürecine girdiğini gördük. Devlet, ikdyüz yıl daha ya-şamışsa, bu, Avrupa denge politikasının ve bu politikayı zaman zaman iyi kullanmasını bilen Osmanlı diplomasisinin sonucudur. Eğer Osmanlı dev-leti 19, yüzyılın başında Napolyon savaşlarının yıkıcı etkisinden kurtul-muşsa, bunu önemli nedenlerinden biri, İngiltere, Fransa ve Rusya ara-sındaki çıkar çatışmalarına dayanmış olmasıdır. • • 19. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, Osmanlı devletinin uç sınırların-dan çökmeğe başladığı görülüyor. Rusya, Kırım ve Kafkasları ele geçir-miş, Sırbistan özerkliğini kazanmış, Yunanistan bağımsız, Romanya ise birleşerek özerk bir prenslik olmuştu. Fransa Cezayir'i işgal etmiş, Arap hanedanlıklarından Suud'lar Arabistan'ın büyük bir bölümünü yönetme-ğe başlamışlardı. Mısır'da Mehmet Ali Paşa, ailesini ömür boyu vali yap-tırmıştı ve eyaleti neredeyse bağımsız bir biçimde yönetiyordu. Ancak, yitirilen tüm topraklara rağmen, Osmanlı devleti yine de büyüktü. Ana-dolu, İstanbul'dan Adriyatik denizine kadar Balkanlar'm orta bölümü, Ku-zey Afrika'da Trablusgarp ve Mısır, Aknediz'de Girit ve Kıbrıs gibi ada-lar Osmanlı toprağıydılar ve Arabistan üzerinde de hükümranlığı vardı.
Murat, yirmi yedi yıl öncesinde iktidara geldiginde ülkenin doğusundan batısına üç günde gidiliyordu. Öldüğünde, ülkenin çapı kırk iki günlük bir seyahati gerektirir hale geldi. Yirmi yedi yıllık bir süre içinde bir devletin sınırlarını on dört kat genişletmesi, modern zamanlarda ya hiç rastlanmayan ya da ender rastlanan bir başarıdır.
Sayfa 42
254 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.