"Ne zaman elime bir kalem alsam
Sana seslenmek geliyor içimden"
Bazen öyle anlar gelir ki kendini bir yerlere atıp ağlamaya, sustuklarını haykırmaya çalışırsın.
Haykırırsın sonuna kadar, kendi sesimi duymayayım diye.
Ne kadar çabalasan da etrafında sadece yalnızlığının sığınağını saran o hüzünden örülü duvarlarla baş başa kaldığını
“Şair bir tahrip etkenidir, bir virüstür, kılık değiştirmiş bir hastalıktır ve harikulade biçimde belirsiz olmasına karşın alyuvarlarımız için en vahim tehlikedir. Onun çevresinde yaşamak mı? Kanımızın inceldiğini hissetmektir bu; bir kansızlık cenneti düşlemek ve damarlarımıza gözyaşlarının aktığını işitmektir.” (E.M.Cioran)
Aklım şiir hakkında
Ben seni Seversem Bu ülke bölünür
Öyle diyor tarafsız gazete manşetleri
Hezdıkım terör içeren bir kelimeymiş
biz sevişirken kimseler ölmüyordu ki
Bazen biz ölüyorduk ama
tekrar diriliyorduk.
...
Yerleşik hayata geçme Göbekli Tepe keşfine kadar çiftçilikle bağdaştırılıyor olsa da bu keşiften sonra amacını değiştirmiş ve insanların bir araya gelmesi, iç içe yaşaması tapınaklara yakın olabilme isteği amacını ortaya çıkarmıştır. Göbekli Tepe’de bulunan T Sütunları ilk insanların sosyalizasyon nedenidir. Dinsel ritüeller aracılığıyla
Oysa liberal denilen ekonominin o yağmacı ve vahşi kapitalizminin yıkıcı rekabet ortamı içinde bocalayan Turgut Özal'ın zavallı veletlerinde, bu türden bir umut hiç yok.
Çok çalışsalar da, üniversiteler bitirseler de, aç kalacakları korkusundan kurtulamıyorlar. Ne yazık ki, çoğunun amacı, bizim kuşağın amacından bambaşka. Bizler, kendimizi her
Aslı Erdoğan ile tanışma kitabım oldu Kabuk Adam. Erdoğan gerçekten bizlerin sancılarını çok iyi tasvir etmiş. Toplumdaki sancılar, ağrılar ve sızılar. Hangi birimiz dile getirebiliyoruz bu sancıları, kimi zaman bir bebek gibi görürüm toplumumuzu. Bir sancımız, ağzımız, sızımız var ama anlatamıyoruz. Bunu küçük gösterme anlamında söylemiyorum,
Buğlem ve Kibritçi Kız
Küçük çocuk, o gün yine neşeli ve mutlu şekilde annesi ve babasıyla sabah kahvaltısını yapıyordu. Henüz altı yaşında olmasına rağmen ailesi tarafından birçok şeyle tanıştırılmıştı. Ailesi çocukları üzerinde duruyor, bir dediğini iki etmiyordu. Kızlarını daha okula başlamadan şehrin en güzel kreşlerine göndermişlerdi. Okula
Kitabın 150. Sayfasından sonra oturdum ve hüngür, hüngür, hüngür ağladım. Buraya da tüm zehrimi dökmeden içim soğumayacak. Öncelikle şöyle alakasız bir şekilde başlayacağım..
Biz Yunanlilarla düşmandik. Karşımızda kim olduğunu, kiminle savaştığımızı biliyorduk. Hunharca birbirimizin boğazını sıktık, onlar bizim köylerimizi yaktı. İnsanlarımızı
Her Yer TAKSİM, Her Yer DİRENİŞ! Sloganı ile önce Türkiye’nin dört bir köşesine, Daha sonra Dünyanın her bir köşesine ulaştı..! ve bu haklı Direniş dünyada yankı uyandırdı.. #occupygezi etiketi, uzun süre Twitter gündemine ortak oldu. Ve Türkiye de uzun süredir yaşanmamış bir birleşme yaşandı!
Gezi Parkı Direnişinin 5.Yılı Kutlu Olsun…! AVM
*Simurg bir gece yarısı Çin ülkesinde göründü.
*O ülkeye kanadından bir tüy düştü; bütün şehirler birbirine değdi..
* Herkes o tüyden başka çeşit bir nakış, bir resim elde etti. O nakışlardan birini gören, bir çeşit iş tuttu, bir çeşit işe girişti.
*Kanadının tüyündeki o nakış görünmeseydi âlemde bu kavga, bu gürültü olmazdı.
".......nihayet o derece bunalmislardi ki yeryuzu bütün genişliğiyle başlarına dar geldi , vicdanları da kendilerini sıktı ve Allah tan yine Allah a sığınmaktan başka çare olmadığını anladılar."
Dün gece, canlı yayında rakam olarak anladığımız, lâkin birçoğumuzun ederini bir türlü algılayamadığı onca para, aslında ülkenin acı gerçeğini; kişiler, kurumlarla gözler önüne serdi.
Bu süreçte Haluk Levent ve ekibi Ahbap 'a, Oğuzhan Uğur'a yapılan karalama kampanyası da kayıtlara geçti. "Devletimle beraber çalışıyorum, her kuruşa denetim yaptırıyorum, izinsiz hiç bir şey yapmıyorum" demesine rağmen, bunca yok'luğun (bir depremzedeye ne lazımsa...) / yoksunluğun içinde ( bir siyasîde ne yoksa - dürüstlük- ahlâk-haysiyet- erdem-) gerçekten çalışan, emek veren insanımıza da sıçradılar.
Yalandan birlik beraberlik mesajları verip, açıkça algı operasyonu başlattılar.
Tayyip, çıkıp "kader" dedi... Tayyip, çıkıp "yarın daha rahat olacağız" dedi... Tayyip, zımnî tehditler savurdu... Her zamanki gibi yetersiz, kültürsüz, sevgisiz tavırlarıyla, bütün cahilliğiyle ekranlarda (hepsinde) konuştu durdu. Neden hala o koltuktasınız, hiç mi yüzünüz kızarmadı ey partililer.
İnsanlarımız öldü... Tırlarla kefenler gönderdik... Hem yetişkinler hem bebekler için kefenler... Mezarlara numara verildi... Yabancı kurtarma ekipleri "iş makinelerini sahaya saldılar, biz bunun içinde olmak istemiyoruz" diye çekip gittiler. İnsana kıymet olmadığını anladılar.
Bunun adı siyaset değil bunu okuyan arkadaşım... Üzgünüm.
O kadar üzgünüm ki... Ülkem için, insanım için o kadar çok gözyaşım var ki... İçim paramparça... "Paramparçayız " ve bu kelimenin anlamı , durumumuz için yeterli değil. Hiç değil...