Ben de "Memlekette gördügüm parçalardan degil" dedimdi. Akıllı delikanlıya canım kurban! Benim bildigim açıkgöz delikanlı gavur karısından şaşmayacak. . . Yol yordam bilirler. Dostlarını paşa gibi gezdirmek bunlardadır. Ba kışları süzüldü, göz kırptı: Hele yatakta, adamı büsbütün bitirir ler. Agızlarının tadını bildiklerinden, lehimleri tutkal. . . Çivilernede perçin . . . Oglan da sevsen, karı da sevsen . reayadan şaşma! . . Ilk görüşümde senin açıkgöz oldugunu anladım. Senin ku marın da zorludur.
"O zaman anladım; biz harika yol arkadaşlarıydık, ancak, sonunda her birimiz kendi rotasında gidecek yalnız bir metal kütlesinden başka bir şey değildik. Uzaktan bakınca kayan yıldızlar kadar güzel görünüyorduk. Gerçekte ise, tek başımıza uzaya hapsolmuş, hiçbir yere gidemeyen tutsaklar gibiydik. Ancak iki uydunun yörüngeleri tesadüfen kesişince bir araya gelebiliyorduk. Hatta birbirimize duygularımızı bile açabilirdik. Sadece bir anlığına. Hemen sonraki an ise mutlak bir tek başınalığa doğru savrulacaktık. Günün birinde yanıp yok oluncaya dek."
Hangimiz daha perişanız ve esasta kimin canı yanıyor? Baktım, baktım, ben
perişandım ve canı yanan da bendim, ama nedense Sadullah Efendi'ye acıdım. Galiba o an, baba olduğumu anladım.
"Şu an hissettiklerimin yanında tüm kelimeler kifayetsiz kalıyor. Sanki bambaşka bir ışık keşfetmiş gibiyim. Bu kısa zaman zarfında öylesine çok şey öğrendim ki! Ferhat'la Şirin'ın hikayesini bilir misin? Seni gördüğüm an sanki daha önce bir yerlerde karşılaşmışız gibi hissetmiştim. Şimdi bunun nedenini anlıyorum. Şirin'i hayalimde senin gibi hayal etmişim meğer. Tabii şu an karşımda ete, kana bürünmüş duran varlık hayalimdekinden bile muhteşem. Sakın gülme bana, Meryem. Allah şahidim olsun şimdi zavallı Ferhat'ı daha iyi anladım. Böylesi bir güzelliği her gün görüp sonra da ondan sonsuza dek ayrılmak zorunda kalmak! Bu cehennem azabı değil de nedir? Ferhat'ın aklını kaçırmaması mümkün değildi. Kendini sevgilisinin resmini kayalara oymaktan alıkoyamamıştı. Allahım! Acısı ne kadar büyük olmalı. Kaybedilen o büyük mutluluğun bir daha asla geri gelmeyeceğini bilerek yaşamak ne kadar da korkunç!"
Dünyada hiç küçük düşmemiş insan var mıdır acaba? Beni o kadar çok küçük düşürdüler ki, artık yoruldum küçük düşmekten. İnsanların elinden başka bir şey gelmiyorsa ne yapabilirsiniz? Küçük düşmek insanın bir şey yapmasını engelliyor, onların yanında durmak da boşuna zaman kaybetmekten başka bir şey değil. Hayat böyle işte. Bir zamanlar kızardım insanlara, sonra buna değmediğini anladım.
Ama bu rüya ve anı karmaşasının derinlerine gittikçe, duygusal sorunların zihinsel sorunlarla aynı şekilde çözülemeyeceğini anladım.
Dün gece kendimle ilgili olarak keşfettiğim şey buydu.
Kendime, etrafta kaybolmuş bir ruh gibi
dolaştığımı söyledim
ve sonra baktım ki ben gerçekten kaybolmuşum.
Yoğunlaşma bazı sorularla başlıyordu. Yaradılışımı, geleceğimi, çevremi, insanların farklılığını, duygularımın çeşitliliğini sorguluyordum. Kendimi dinlemeyi öğrenmekti bu yaptığım. Çünkü duyulabilecek kadar yüksek bir ses vardı içimde. Bunu fark edince, dünya üzerindeki bütün insanlar birden yok olsalar dahi yalnız kalmayacağımı anladım. Çünkü ağzımdan çıkan, başkalarının duyabildiği bir sesin yanında içimde yankılanan ve kimsenin varlığından bile haberdar olamayacağı başka bir ses daha vardı. Demek ki kendimle diyalog kurabilir, aynı konu hakkında yüksek sesle bir söz söylerken, içimden de bambaşka bir cümle kurabilirdim. Dünyayla aramdaki köprüyü ve kendime açılan kapıyı böylece keşfettim.