Yaşamda anlam bulmanın ikinci yolu, bir şey -iyilik, doğruluk, güzellik gibi- yaşamak, doğayı ve kültürü yaşamak, son ve bir o kadar önemlisi de olanca eşsizliğiyle bir insanı yaşamaktır. Yani onu sevmektir.
Kişi, hizmet edeceği bir davaya ya da seveceği bir insana kendini adayarak ne kadar çok kendini unutursa, o kadar çok insan olur ve kendini de o kadar çok gerçekleştirir. Kendini gerçekleştirme denilen şey, hiç de ulaşılabilir bir şey değildir. Bunun da basit bir nedeni vardır: Kişi buna ulaşmak için ne kadar çok uğraşırsa, bunu da o kadar çok kaçıracaktır. Başka bir deyişle, kendini gerçekleştirme, sadece kendini aşmanın bir yan ürünü olarak olasıdır.
Reklam
Ona, kendini anlatmak için hayat bazen beklediğimizden hızlı davranıyor diyecektim ama vazgeçtim, o sırada bu cümle, fazlasıyla anlam yüklediğimiz boş sözlerden biriymiş gibi geldi bana.
Her çatışma zorunluluk gereği nevrotik değildir; bir ölçüde çatışma normal ve sağlıklıdır. Benzer bir şekilde acı çekmek her zaman için patolojik bir olgu değildir; acı, nevrotik bir semptom (belirti) olmaktan çok, özellikle varoluşsal engellenmeden kaynaklanıyorsa, insanca bir başarı da olabilir. İnsanın kendi varoluşuna anlam bulma arayışının, hatta buna yönelik kuşkusunun, her durumda bir hastalıktan kaynaklandığını ya da böyle bir hastalığa yol açtığını kesinlikle reddediyorum. Varoluşsal engellenme kendi içinde patolojik (hastalıklı) olmadığı gibi patojenik (hastalık yaratıcı) da değildir. Bir insanın, yaşamın yaşamaya değer oluşuna ilişkin kaygısı, hatta umutsuzluğu, varoluşsal bir bunaltıdır. Ama kesinlikle bir ruh hastalığı değildir.
Kur'an'ın gerek gayb gerekse de şehadet alanına yönelik anlatıları son derece canlı ve dinamik bir üslup yapısına sahiptir. Söz gelimi Kur'anda insanın idrak düzeyini aşan gaybi hakikatler anlatılırken Arap dilinin teşbih, temsil ve tasvir gibi anlamı zihne yakınlaştıran edebi üslup enstrümanları sonuna kadar kullanılmıştır. Zaten insan algısının ulaşmadığı gaybi hakikatlerin bu tür üslup özelliklerinden hareketle insanın anlam dünyasına sunulması beşeri bir zorunluluktur. Bu çerçeve dikkate alındığında Kur'an'ın gayba dair anlatılarında anlatıya konu olan varlığın bilinir kılınması insanın varoluşsal sınırlılığı açısından mümkün olmadığından o varlığın gerçekliğine dair muhatabın zihin dünyasında doğru bir tasavvurun oluşturulması gaybi beyanların asıl hedefini teşkil etmektedir. Bu hedef doğrultusunda insanın içinde bulunduğu tecrübe dünyasından hareketle butün imkânları bir tür seferber edilmiştir. Örneğin Allah'ın ve sıfatları hakkında muhatabın zihin dünyasında bir tasavvurun oluşturulması için el, yüz, göz, nefis, arş ve kürsü gibi insana malum olan göstergeler üzerinden bilinemeyene anlam kazandırılmaya çalışılmıştır.”
Bu dünyada iki insan ırkı olduğunu, ama sadece iki ırk olduğunu -soylu insan “ırkı” ve soysuz insan “ırkı"- öğrenebiliriz. Her ikisi de her yerde bulunur, toplumun her kesimine sızar. Hiçbir grup sadece soylu ya da sadece soysuz insanlardan oluşmaz Bu anlamda hiçbir grup “ari ırk” değildir.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.