Yolculukların en çilelisi aşk için yapılandır. Ve zorluk ne kadar artarsa aşk o kadar kıymete biner, o kadar anlam kazanır, o kadar vazgeçilmez bir hal alır.
"Seni seviyorum" dedi.
Ve o an aşkın ne işe yaradığını anladım.
Aşk hayatta kalmana yardım ediyordu.
Anlam aramayı da unutturuyordu. Aramayı bırakıp hayatı yaşı- yordun. Aşk önemsediğin kişinin elini tutmak ve şimdiki zamanda yaşamaktı. Geçmiş ve gelecek yalnızca mitti. Geçmiş ölen şimdiki zamandı ve gelecek hiçbir zaman var olmayacaktı, çünkü ona ulaştığımızda gelecek zaman şimdiki zamana dönüşecekti. Şimdiki zaman sahip olduğumuz tek şeydi. Sürekli devinen, sürekli değişen bir şeydi şimdiki zaman.
"Kalbim, resminin renkleriyle dans ederken, şiirlerim senin gözlerinden doğar. Senin sanatın, ruhumu sonsuza kadar sarmalar ve hayata bir anlam katar."
Yankılanan sessizlik,
Gözlerinde kaybolurum.
Yitik zamanın izinde,
Bir an için dururum.
Sonsuzluğun sırrını ararım, Kelimelerin yetersiz kaldığı yerde. Bir anlam arayışı içinde,
Karanlığın kucağında kaybolurum.
Güneşin ışığı bile bana yabancı, Gölgenin derinliğinde kaybolurum. Bir umut ışığı ararım,
Karanlıkta titreyen bir yıldız gibi.
Anlamın sırrını çözmek için,
Kelime denizlerinde yüzerim.
Bir çığlık arayışında,
Sessizliğin içinde kaybolurum.
‘Kelimelerin düğümünü çözmeye sonsuzluk bile yetmez. Sonsuz sayıda soru ve cevap uydurabiliriz; kelimeleri yan yana da getirebiliriz ve her defasında onlara bir anlam yapışır.’
Dostoyevski okumaya başladıktan sonra kendimde anlam veremediğim bir huzursuzluk başlamıştı. Sadece bende böyle olduğunu düşünüyordum ki bugün Cemal Süreya'nın şu sözüne denk geldim. "1944 yılında Dostoyevski'yi okudum.O gün bugündür huzurum yok. "