Uyanmalıyız abi :d Günaydın
Bazı sabahlar rüya görmeden uyanıyorum. Bu öyle bir his ki abi, boşa geçirilmiş bir hayatın sonunda son nefesini verirken, gözünün önünden film şeridi gibi geçmesini beklerken hayatının, film şeridinin boş olması gibi. Gecenin anlam ve önemi rüyalar olmalı. Günün özeti gibi olmalı. Geleceğin fragmanı gibi olmalı. Olmalı abi olmalı. Hiç rüyasız sabahlar olmamalı. Sabahlarımızı etkileyecek rüyalar hatırlamalıyız. Gecemizi tedirgin edecek rüyalara uyanmalıyız. Uyanmalıyız abi.
uzun hayatların kısa özeti
Hayata anlam katmaya çalışırken hayatın kendisini yaşamayı unutuyoruz . Anlamlı bir yaşam uğruna mücadele ederken bazen işin öznesini, yani yaşamın kendisini araçsallaştırıyoruz .Mutlu olmayı ya unutuyoruz ya da mutluluğu anlamlı bir hayatın "büyüsünü, kutsiyetini" bozacak olan gamsızlık olarak düşünüp olabildiğince uzak durmaya çalışıyoruz.
Sayfa 128Kitabı okudu
Reklam
Günün anlam ve özeti
Kendi planlarımızı yapıyorduk ama kaderinde planları olduğunu unutmuştuk.
20. ve 21. yüzyılımızın özeti..
Varoluşsal boşluk, yirminci yüzyılın yaygın bir olgusudur. Bu anlaşılır bir şeydir; bunun nedeni, gerçek bir insan olduktan sonra insanın yaşadığı iki yönlü bir kayıp olabilir. Tarihin şafağında insan, bir hayvanın davranışlarını belirleyen ve güvence altına alan bazı hayvanca içgüdülerini kaybetmiştir. Cennet gibi, bu güvenlik de insana sonsuza kadar kapanmıştır; insan seçim yapmak zorundadır. Ne var ki buna ek olarak insan, davranışlarını yönlendiren geleneklerin hızla azaldığı son gelişme döneminde, bir başka kayıpla daha yüz yüze gelmiştir. Hiçbir içgüdü ona ne yapacağını söylemez. Hiçbir gelenek ona ne yapması gerektiğini söylemez; bazen neyi arzuladığını bile bilmez.
"İki arkadaş varmış. Yıllarca sonra karşılaşmışlar. Yiyip içip birbirlerine hal hatır soruşlarının ardından, bir tanesi sormuş: -Hani senin küçük, güzel, afacan bir kızın vardı o yıllarda. O şimdi neler yapıyor dostum, ne alemde? +Evet, demiş arkadaşı. Bak hala unutmamışsın. -Unutulur mu hiç. Biz o vakitler çok samimi, hatta bir aile
anlam ve özeti ;
“Ağları bir şut ile ederse parça parça Sonra anlarsınız nedir Fenerbahçe”
Tuncer, Bedia. “Akıl Hastalarının Yazdıkları Şiirler « İNİLTİ ».” Matbaa Teknisyenleri Basımevi,Kitabı okudu
Reklam
Din-lslam Kurallarının, insanlığın Gereksinmelerine Yetmezliği
Medeni Yasa'nın gerekçesinde, zamanın Adliye Vekili Mahmut Esat şöyle der: Mecelle"nin temeli ve ana çizgileri dindir. Oysa insan yaşamı her gün, da­hası her an, köklü değişmelere uğrar. Onun değişmelerini, yürüyüşünü hiçbir za­man bir nokta çevresinde çivilemek ve durdurmak mümkün değildir. Yasaları di­ne dayalı devletler, kısa bir zaman sonra, ülkenin ve ulusun gereksinmelerini doyuramaz duruma gelirler. Çünkü dinler, değişmez hükümler ileri sürerler. Yaşam­ sa yürür, gereksinmeler hızla değişir. Din kuralları-yasaları, kesinlikle, ilerleyen yaşamın karşısında biçimsel ölü sözlerden öte bir değer, bir anlam taşımazlar. Değişmemek, dinler için bir zorunluluktur..." (4 Nisan 1926 yayın ve 4 Ekim 1926 yürürlük tarihli ve 743 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun gerekçesinden -bu ­ günkü dille Türkçeleştirilmiştir- T.D.) Özeti şu: Din kurallarında "değişmezlik" temeldir. Kurallar durağandır. İnsanlar ve toplumlarsa, yaşamlarıyla birlikte sürekli bir değişme içindedirler. Değişmeyen ku­rallar, her an değişen ve gelişen yaşamın gereksinimlerine karşılık vermezler. Karşılık veriyormuş gibi gösterilseler de. 23 50. Yıl, İlahiyat Fakültesi Yayınları, no: 117, Ankara, 1973, s.66.
Sayfa 128 - Kaynak Yayınları Birinci Basım: Ekim 2006Kitabı okudu
Avcılar görünmeyen bir avın eşkalini ve hareketlerini, yumuşak toprakta bıraktığı izlere, kırık dallara, döküntülere, takılan kıl ve tüylere, kokulara, idrar birikintilerine, salyalara bakarak kafalarında kurmayı öğrendiler. Koklamayı, gözlemlemeyi, en ufak ize anlam ve bağlam vermeyi öğrendiler. Gölgeli ormanda veya tehlikeli açıklıkta, ânında karmaşık hesaplamalar yapmayı öğrendiler. Art arda avcı kuşakları bu bilgi mirasını hem zenginleştirdi hem de sonrakilere geçirdi. Kayalara çizdikleri resimlerin ve el ürünlerinin yanına koyacak sözlü kanıtlarımız yok, ama belki o çok uzaklarda kalan avcıların bildikleri şeylerin belli belirsiz ve çarpık da olsa bazen bir yankısını taşıyan halk hikayelerine dönebiliriz. Üç erkek kardeş (Kırgızlar, Tatarlar, Yahudiler, Türkler ve diğerleri arasında anlatılan bir Ortadoğu hikayesinin naklettiğine göre) bir deve (bu bazen bir at olur) kaybetmiş bir adama rastlarlar. Kardeşler hemen adama deveyi tasvir eder: Beyaz, bir gözü kör; semerinin altında biri yağ, diğeri şarapla dolu iki tulum taşıyor. Demek ki onu görmüşler? Hayır, görmemişler. Bunun üzerine hırsızlıkla suçlanıp yargılanmaya götürülürler. Sonuçta zafer kardeşlerin olur: Bizzat gözleriyle hiç görmedikleri bir hayvanın eşkalini belli belirsiz izlere bakarak kafalarında nasıl kurabildiklerini gösterirler hemen. ... Hayvan izlerinin bu “şifre çözümü” ve “okunması” metaforiktir. Fakat onu gerçek anlamında, yani çok uzun bir zaman aralığından geçerek yazının icadına götüren tarihsel bir sürecin sözcük formundaki özeti olarak anlamaya çalışmamıza değer.
Bazı sabahlar rüya görmeden uyanıyorum. Bu öyle bir his ki abi, boşa geçirilmiş bir hayatın sonunda son nefesini verirken, gözünün önünden film şeridi gibi geçmesini beklerken hayatının, film şeridinin boş olması gibi. Gecenin anlam ve önemi rüyalar olmalı. Günün özeti gibi olmalı. Geleceğin fragmanı gibi olmalı. Olmalı abi olmalı. Hiç rüyasız sabahlar olmamalı. Sabahlarımızı etkileyecek rüyalar hatırlamalıyız. Gecemizi tedirgin edecek rüyalara uyanmalıyız. Uyanmalıyız abi. Rüyaların en önemli kanıtı uyanmak değil midir?
71 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.