Veli Toplantısı
Günde sekiz saat mesai. Akşam eve gelmem saat yediyi buluyor. Tüm günüm, akşam yemeğini yedikten sonra içeceğim çayın hayalini kurmakla geçiyor. Eve bir geliyorum, öğretmen bizim oğlana beş sayfa ödev vermiş. Her gün beş sayfa ödev veriyor üstelik. Hani, bakan dememiş miydi eve ödev verilmeyecek diye? Çay bardağını elime alır almaz oğlan elinde
Yaz geldi, arkadaşlarım Bodrum'dan Çeşme'den fotoğraf atarken ben evimin balkonunda kitap okuyorum. Fakir miyim okur muyum anlamadım.
Reklam
Yüksek müsaadenizle bugün biraz kendinden bahsetmek istiyorum. Sizlere derinin altında sıkışıp kalan bir cam kırığından bahseder gibi, hayatımdan bahsedeceğim. Bu hiç bir şeyi değiştirmeyecek. Beni anlamayacaksınız, sadece ara sıra bardağınızdaki kadehlerden yudumlar alıp, yüzünüze beni dinlediğinizi belirten mimikler konduracaksınız. Abiler,
Tercüman Recep
Her şey, bir iş görüşmesinde bana sorulan, "İngilizce biliyor musunuz?" sorusuna verdiğim "Evet" cevabı ile başladı. Bu sayede bir otelde güvenlik görevlisi olarak işe başladım. Garip olan ise benim İngilizce bilmiyor oluşumdu. Hem güvenlik görevlisine İngilizce niye lazım olsun ki? Ortaokul ve lisede altı yıl boyunca
' Doğduğum ve öleceğim için mutluyum, bu dünyada yaşama fırsatı bulduğum için şanslıyım. Bütün güzel müzikler, filmler ve kitaplar için minnettarım. Mutlu sabahların yanı sıra mutsuz gecelere de; hayatın istediğim şekillerde değil, kendi istediği şekillerde gelmesine alışığım. Hiçbir şey anlamadım hayattan. Tanrının varlığını da mantıklı buldum, yokluğunu da. Bir şeyler hissedebilmeyi sevdim, içinde yaşadığım bu çileli organizmayı sevdim. Umarım yeniden doğarım. doğmazsam o sonsuz hicliği de sevmenin bir yolunu bulurum. ağaçlar çok güzeldi, bir de kediler '
"İSİMSİZ KADINLAR 2."
NOT: lütfen kopyalamayınız telif hakkı içerir! Size yıllar önce tanıdığım ama hikâyesini henüz yeni öğrendiğim bir kadından bahsedeceğim. Bu kadınla bir mezarlıkta tanışmıştım. Ağlıyordu. Bir yakınını kaybetmişti sanırım. Yanına gittim ve baş sağlığı diledim. Yüzüme baktı, gülümsedi. Çok ama çok güzel gözleri vardı. İnsan gözlerine bakınca
Reklam
Evimin kapısından en son 5 Şubat 2023'te girmiştim... Saatler sonra taşların arasında uyandım. Korktum, ne olduğunu anlamadım. Sırılsıklam ıslanmıştım. Evdeydim ama yağmur yağıyordu. Kendime gelip kardeşlerimi ailemi aramak için kendi imkanlarım ile çıktım. Arka sokakta kardeşimin evi vardı. 18 aylık bebeği ve eşi evde yalnızdı. Yalınayak ne yöne gittiğimi bilmeden dakikalarca dolandım. Sonra bir şekilde binayı tanıyıp buldum. Minik yeğenimi ve annesini binanın yönetici ile beraber duvarları çekiçle kırıp kurtardık... Hatırladığım diğer şeyler bunun gibi değil. Çok daha korkunç, hafızamda silmek istediğim onlarca görüntüye sahibim... Unutmak istiyorum. Birçok kişi gibi. Ama biliyorum ki unutmak mümkün değil...😥🥀 Çok kızgınım, çok kırgınım... (Fotoğraf eve ilk taşındığımda aile grubuna atmak için çekilmişti 😔)
Edebiyathaberin kitabım için yazdığı tanıtım yazısı
Islak imzalar, çekilen kredilere, yeni alınan arabaların, evlerin sözleşmelerinin altına atılıyor. Ayrıca kredi kartlarımızı bize büyük kolaylık göstererek tüm gizli bilgilerimizle rahatça alışveriş yapabilmemiz için saklayan internet alışveriş siteleri de var. Büyük kolaylık! Bir yandan Rusya’nın vurduğu sivil sayısını ‘cepten’ takip ederken diğer yandan haberin ayrıntıları başladığında ekranı kaydırıp attığımız story’ye kaç kişinin baktığını da görebiliyoruz. Hayat bir şovsa elbette yola devam! Zaten attığımız tweet’lerle dünya haline tavrımızı koyuyoruz. Daha ne? Birbirimizi kandırmayalım. Tam da bu şekilde yaşıyoruz. İşin içinde “insan bu, alışır” kolaycılığının doğruluğu da var şüphesiz ama hepimiz birer seyirciyiz. Şinasi Türmüş’ün Velespit Yayınları etiketiyle yayınlanan Hiçbir Şey Anlamadım kitabı, işte günümüz insanının hayata karşı bu ‘seyirci olma’ halini anlatıyor.  Hiçbir Şey Anlamadım, eylemsizliği eylem haline getirmiş, dünyadaki önü alınamayan gidişatın farkında olan, üzerine düşünen, kafa patlatan ama tek hareket hali yürüyüş olan bir adamın, belki de senin, benim, onun, hepimizin, ‘kavanozdaki beyin’lerin hikayesi.  Yazının tamamı için: google.com/url?sa=t&source...
Hiçbir Şey Anlamadım
Hiçbir Şey Anlamadım
Neyi Yaşamak İstiyorsan Onu Yaşa Öyle bir hayat yaşıyorum ki Cenneti de gördüm cehennemi de Öyle bir aşk yaşadım ki Tutkuyu da gördüm pes etmeyi de Bazıları seyrederken hayatı en önden Kendime bir sahne buldum oynadım Öyle bir rol vermişler ki Okudum okudum anlamadım Kendi kendime konuştum bazen evimden Hem kızdım hem güldüm halime Sonra dedim ki söz ver kendine Denizleri seviyorsan dalgaları da seveceksin Sevilmek istiyorsan önce sevmeyi bileceksin Uçmayı seviyorsan düşmeyi de bileceksin Korkarak yaşıyorsan yalnızca hayatı seyredersin Öyle bir hayat yaşadım ki son yolculukları erken tanıdım Öyle çok değerliymiş ki zaman Hep acele etmem bundan anladım.
Friedrich Nietzsche
Friedrich Nietzsche
Ben yanındayım...
Ben de bu ülke doğdum Pembe nüfus cüzdanıyla İlk oyuncağım mavi gözlü bir bebekti Erkek istemiş babam kısmet olmamış Fakat aklım ermedi erkek olmak ne demekti İlk dayağımı 15imde yedim âşık olduğumda Ablalarım gülüp geçti, annem izledi Babam bak kızım dedi rezil etme aileni Faziletli bir kız ol, öldürtme kendini Taciz etti bir yabancı 16mın sonunda Gün doğarken karanlıkta, okul yolunda Olduğum yerde kaldım, bacaklarım titredi Öyle korktum öyle korktum ki kendimi kitledim Evlendirdiler bu yüzden amcamın zoruyla 17ydim anlamadım neden bitti oyunlar Uyandım her sabah yabancı bir koyunda Çocuk doğurdum henüz kendim çocukken Sonra dayak yedim her akşam yanımda kimse yoktu Düşük yaptım tam 3 kez yanımda kimse yoktu Cam kırıkları kızgın yağ yanıkları Darmadağın sofralar, intihar niyetlerim Hakarete uğradım yanımda kimse yoktu Benliğimi yitirdim yanımda kimse yoktu Yanımda kimse yoktu Benliğimi yitirdim yanımda kimse yoktu... youtu.be/3RcBRk_ZQKU
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.