Kitabı ilk okumaya başladığımda şöyle bir paylaşımda bulunmuştum : “Bu kitabı ben nasıl okuyacağım ki, her okuduğum paragrafta bir şeyler paylaşma hissi yaşatıyor, çevreme bakıyorum, kimle paylaşacağım ki kim beni anlayacak... Heyecanla bir iki deneme yapıyorum, tık yok... İnsanın içinde bir coşku uyandıracak bir düşünce fırtınası başlatacak bir
Bir ansiklopedi adeta “Bu ülke” kitap olarak, okunup bitirmek bu kitabı teknik olarak söylenir, bitmez ki, adam yemiş yutmuş. Onları benim gibilerin sindirebilmesi için, bir kere çok araştırması gerekir. Her araştırma yeni okuma demek, her okuma yeni okumalara yelken açmak demek. Bitmez… Ne güzel söylüyor okumakla ilgili üstat: "Okuduğunu
Binbir Çiçekli Bahçe yani kitabın adı, yalnızca isim olarak size neyi ifade ediyor? Çünkü bu sözün çağrışımı hepimizin düşüncesini anlamak adına da çok önemli. Nasıl? Evvela binbir çiçekli bahçe size çocukları, bilhassa okul çocuklarımızı çağrıştırıyorsa doğru yoldayız diyebiliriz. Tabi bu çocukları düşünürken ‘Ağaç Yaşken Eğilir’ sözünün de
Ne kadar söz oyunu, ne kadar mantık cambazlığı yaparsak yapalım, anlamak birleştirmektir. En ileri girişimlerinde bile, aklın derin isteği, insanın evreni karşısındaki bilinçsiz duygusuna varır; içli dışlılık gereksinimidir, aydınlık isteğidir. Bir insan için dünyayı anlamak, onu insanlara indirgemek, ona damgasını basmaktır. Kedinin evreni, karıncaların evreni değildir. “Her düşünce insanbiçimseldir” gerçeğinin başka anlamı yok. Aynı biçimde, gerçeği anlamaya çalışan akıl, ancak onu düşünce terimlerine indirgediği zaman gereksiniminin karşılandığını düşünebilir.İnsan evrenin de sevip acı çekebileceğini benimseseydi, uzlaşmış olurdu.
Anlamak birleştirmektir. En ileri girişimlerinde bile usun derin isteği, insanın kendi evreni karşısındaki bilinçsiz duygusuna varır; içlidışlılık gereksinimidir, aydınlık isteğidir.