Adalet Binasının bulunduğu alan kentin tam ortasındaydı. Jimmy'le Molly Ann oraya geldiklerinde, alan en güzel pazarlık giysilerini giymiş kent halkıyla dolmuştu bile. Ortalıkta bir bayram havası esiyordu. Çocuklar oradan oraya neşeyle koşuyorlar, büyükler aralarında heyecanlı heyecanlı konuşuyorlardı. Duruşma binasına doğru ilerleyen Jimmy'le Molly Ann'ın çevresini aldılar. Hepside Jimmy'e dokunmak onun sırtını sıvazlamak istiyordu. Halkın kimden yana olduğunu anlamamak için aptal olmak gerekirdi.
Sam Fitch'le Şerif caddenin karşı tarafında, Fitch'in mağazası önünde duruyorlardı. Şerif, " Hiç hoşuma gitmiyor bu durum." diye başını salladı. "Hiç."
Bu Kitabı' beğenmeyenler için herkes bu kitabı anlayamaz gibi kendilerini zeki göstermeye çalışan insanlar var bende diyorum ki bu kitabın nesi anlaşılmayacak sürekli böyle davrandığım için Hakkımda ne düşünmüşlerdir yok şimdi şunu yaparsam benim nasıl bir kişilliğe sahip olduğumu düşünürler insanlar benim yanında sürekli sıkılırlar gibi sürekli hastalıklı bir karakterin Kişilik ve durum analizleri devlet dairelerinin işleyişindeki yanlışlıklar çarpıklıklar filan sorun anlamamak değil sorun yazarın bu kitabı yazarken hangi ruh haliyle yazdığı istediği kadar ödül almış olsun bana göre kitabın ödül aldığı yıl ya kitap kıtlığı varmış yada süslü kelimelerle saçmalandığı için marjinal bir kitap sanıp ödül verilmiştir
Malafa, Antalyada bır kuyumcuda turıstler ıle tezgahtarlar arasında donen entrıka ve satıs hılelerını anlatan bır kıtap, fınalı bıraz aceleye gelmıs gıbı olsada guzel bır sonla bıtmıs, gercı hıkayenın orta yerınde 2. karakter Gerardın gorundugunden farklı bır karaktere sahıp oldugunu anlamamak ımkansız ama boyle de bır son beklenmedıgı kesındi . Tezgahtarların kendı aralarında kullandıkları terımlerı akılda tutmak ılk baslarda zor ama hıkaye ılerledıkce tum terımler de yerlerıne oturuyor. Yer altı edebıyatını seven bırı olarak kıyas yaptıgımda bu kıtap ıcın çok iyi dıyemem ama olmuş mu dersenız olmuş :)
MalafaHakan Günday · Doğan Kitap · 20174,567 okunma
Kitap okumak, o kitabın katından seyretmek hayatı. O ağacın sayfalarına dokunmak yazanın hislerini anlamak, hissetmek, anlamamak, bocalamak ve sonra başucu kitabı yapmak. Evet başucumda kitaplarım ve suyum olmadan hiç uyuyamam ben. Uzak bir memlekette de olsam başucumdadır kitabım. Okumasam da başucumdadır kitabım. En değerlisidir başucumdaki. Sayfasını kıvırmam, arasına ayracımı koyarım. Hayat öğretmenim onlar benim. Okumadan yazılmıyor, okumadan anlaşılmıyor, okumadan büyünmüyor.
Nedense kitabı ikinci kez okuduğumda anlayabildim. İlk okuduğumda kafam fazla dolu ikincisinde de oldukça sakindi. Böyle bir kitabı okumak demek ki sakin bir kafa gerektiriyormuş.
Kayıp Aranıyor Sait Faik'le ilk buluşmam, ilk tanışmam, ilk hissetmem. O kalem de nedir öyle ? Bir adam nasıl böyle cümleler kurabilir ? Bir yazar romanındaki
Meğerse gözlerim körmüş bakıp da anlamamak gibi , halbuki kulaklarım sağırmış duyup da kavramamak gibi tenim zaten dokunamaz tutup da hissetmemek gibi (Peki Yüreğime Ne kusur Bulacaksın?) (Gökhan Turgut)
Kızlarınıza söyleyin ;
Mutsuz oldukları yerde durmasınlar.
Değer görmedikleri zaman kendilleri için şüpheye düşmesinler. Boyun eğmeyi, sessiz olmayı, ensesindeki tokadı ağzındaki lokmaya sebep etmeyi, istenince olmayı, istenmediğinde kenarda durmayı, kabalığa göz ummayı, yalana bahane aramayı, nezaketi hak etmeye çalışmayı sevilmeye koşul saymasınlar.
Olmuyorsa zorlamasınlar.
Er ya da geç görecekleri gerçekleri anlamamak için, korkuyla, kendilerine dönüp hiç bakmadan, ne güzel olduklarını, ne kıymetli olduklarını unutmasınlar.
Kızlarınızın gözünü açın, şımarıyorlar mı bırakın şımarsınlar, ‘kız çocuğudur yapar’a alışsınlar.
Kız çocuklarınızı bırakın pırıl pırıl parlasınlar.
Umutla Dolsunlar.
Bir Babanın kanadını kırdığı bir kuşsa, hiçbir koca da bilmez o kız çocuğunun kıymetini.
Çünkü ”o öyledir !” denilen her çocuk bir erkek çocuğu.
Onu öyle de seven hep bir kız çocuğu, hep bir eş, hep bir anne.
Kız çocuklarınıza ”ben böyleyim” demeyi öğretin.
Alıntıdır.
Muhtemelen hiçbir zaman dünyanın sahibi olduğunu düşünen bu insanların, sahip oldukları şeyi kaybetmekteki bu isteklerini asla anlayamayacağım. Bir de çok küçük ve sığamıyorcasına yeryüzündekileri bahaneler ardında öldürmelerini... Ama dostlarım inanın bana bazen bazı şeyleri anlamamak gerekli. #toprak
Türkü anlamamak için tarihe göz yummak gerekir. Haksız saldırılar ve adi iftiralar önünde Türk'ün vakur kalışı, kuşku yok ki körlerin gerçeği, eşyayı anlamadıklarını düşündüklerinden ve körlere acıdıklarındandır. Bu soylu davranış o adi iftiralara ne açık bir cevap oluyor.
'Pierre loti'