"Sen oyun biliyor musun?"
"Bir tane biliyorum. Bak şimdi, çevrendeki eşyalardan herhangi birini seç ve onu düşün. Ama sadece onu düşün. Bende gözlerine bakayım ve hangi eşyayı düşündüğünü tahmin etmeye çalışayım. Anlaştık mı?"
İçimde adı umut olan bir çocuk var
Umuda yolculuk eden
Anlaştık onunla bir gün doğumunda
Bugün umut etmek yok diye
Öldürdüm ben bugün o çocuğu
Yıllarca eşlik eden sadakatine kilit vurdum
Artık onu görmeyecek ve duymayacaktım
Akşam oldu
Zifiri birtakım düşler
Biri çıkageldi karanlığı çok gören bana
Işıl ışıl aydınlattı tüm kusurlarımı
Gelen umuttu
Döndü ve fısıldadı
Umut hiçbir zaman ölmez
Umut ölürse insan ölür
İnsanın olduğu yer de umut da vardır her zaman
Yaşamı yaşanılır kılan umudun kendisidir üstelik
Gülistan
Bir süredir geleceğe yönelik hiçbir beklentisi kalmamıştı, sanki her şey daha da kötüye gidecek gibiydi. Kendini artık hiç beğenmiyordu. Eskiden saat kurmadan erkenden kalkan Rabia, şimdi babası seslenmese gün boyu uyuyacak durumdaydı. Kilo almıştı ve kendi vücuduna baktıkça kendinden nefret ettiğini hissediyordu.
Rabia ile ilk etapta içinde
“Bak Kuzgun...Eğer sen alaya alındığını düşünürsen alay ederler seninle. Herkesten önce sen alay edeceksin kendinle . O zaman kimsenin gücü yetmez seninle alay etmeye. Anlaştık mı?”