Yazar, olay örgüsünü; bir hastanın, ülkenin en önde gelen psikanalistlerinden birini hiç görülmemiş bir vakayı ele almaya ikna etmesi ile başlatıp konuyu, aralarında süregelen muhteşem diyalogları ile ilerletiyor ve takiben, absürd kurgularıyla daha bir sürü vakayı beraberinde getirip sizi bitime yaklaştırıyor. Anlatım türü olarak, layıkıyla kullandığı betimlemelerinin de oldukça eğlenceli ve hakikaten öyle, dedirten cinsten olduklarını söylemeliyim.
Gazap Üzümleri ile Fareler ve İnsanlar adlı iki büyük eseri kaleme alan John Steinbeck'ten bir başka önemli yapıt İnci...
Bir inci avcısı olan Kino, bir akrep sokması sonucu zehirlenen bebeğini parasızlıktan dolayı doktora gösteremez. Yoksulluğun tam canına tak ettiği bir anda, eşi benzeri olmayan büyük bir inci bulur. Kino'ya şansının döndüğünü düşündüren bu inci, hiç beklemedikleri şekilde aileye yıkım getirir.
Eserde öylesine yalın, öylesine duru bir anlatım var ki; okuyucu ümit, masumiyet, hayal, kaybetme korkusu, hırs gibi farklı duyguların sarmalı içinde hikâyedeki gezintisini soluk almamacasına bir çırpıda tamamlayıveriyor. Kitabı bitirinceye kadar elinden bırakamıyorsunuz.
Ölçüsüz ve kontrolsüz hırs ile sahiplenme duygusunun maksadına tamamen ters bir sonucu beraberinde nasıl getirebileceğinin muhteşem hikayesi.
Güzel bir eser, keyifli bir okuma, ibretli bir son.
Tavsiye ederim....
Romanın kahramanı Rodion Romanovich Raskolnikov 'un psikolojik buhranlarına, topluma bir türlü uyum sağlamak istemeyişine, sivri diline ve parlak zekasına tanık oluyorsunuz. Dostoyevski, kahramanımızın hayata bakış açısını, teorilerini, toplumsal ahlakı sorgulanmasını, ailesini ve aile ilişkilerini, dostlarını, düşmanlarını, tüm bunlarla olan ilişkilerini inceliyor ve muhteşem betimlemelerle sizlere de yaşatıyor. Dostoyevski öyle bir karakter yaratmış ki adamın katil olmasına rağmen sempati duymayan yoktur sanırım Raskolnikov' a. Suç olgusuna farklı bir perspektiften bakabilmeyi mümkün kılıyor bu da. Hikayedeki anlatım o kadar ayrıntılı ve gerçekçi ki sanki Dostoyevski kendisi yaşayıp da yazmış. Hatta bununla ilgili bir de doğruluğundan emin olamadığımız mevzu var. Kitap yayınladıktan sonra savcı, Dostoyevski hakkında dava açmış. Gerekçesi ise: " Bir caninin ruhsal durumunu bu kadar çiğ gerçekçi ve ayrıntılı anlatan bir kişinin geçmişinde kesinlikle bir cinayet saklıdır. " olmuştur. Kitap okuyorum, diyen herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm bir klasik.
Öncelikle, benim için tarzıyla Sarah Jio'yu anımsatan bir kitaptı. Geçmişte yaşanan olaylar, nihayet geleceğe etki ediyor ve gerçekler ortaya çıkıyor. Tabii ki dramatik bir olay yaşayıp, baba evine dönen bir kadınla...
Buraya kadar klasik denebilir. Sonrasında çok iyi ilerledi. Sevgiyi arayan insanlar, zorlayıcı imtihanları ve kabullenemeyiş...
Son 150 sayfası olmasa, bunun yerine yalnızca Julia ve Kit karakterlerinin, Tayland'a Lidia'ı bulmaya gittiği kısımlar kalsa belki de muhteşem bir kitaptı diyebilecektim.
Ama ne yazık ki son kısmında yazarın çok abarttığını ve mantıksızca ilerlediğini düşünüyorum. Hele bir de öldü sanılan adamın, dönmesi var ki rezalet...
Anlatım dili çok kaliteli ve sürekli merak ettiren bir kitaptı. Zaten bu tarz kitapların en büyük özelliği, fazla dramatik olması ama dediğim gibi abartıya kaçmamak lazım. Okuyucuya sonunda, "bu ne lan" dedirtmemek lazım.
Nokta Benek Oldu, Benek Damla Oldu, Damla Şekil Oldu, Şekil Çocuk Oldu...
Nasıl ve nerden başlayacağımı bilmiyorum. Kitabı yeni bitirdim ve açıkçası bir şeyler karalamak için beklemek istemedim.
Hikayemiz Bruno adında bir çocuğun eve gelmesi ile birlikte eşyalarının toplandığını görmesi ve taşınacağı haberini alması ile başlıyor. Kitap konusu
Uzun aradan sonra bilim kurgu okumak çok iyi geldi. Öyle muhteşem denecek bir kitap değil ama bence idare eder...
Başından sonuna kadar anlatım tarzını The 100 serisine benzettim. Belki bu yüzden de biraz hoşuma gitmiş olabilir.
Akıcı ilerliyor, yormuyor, tadında bırakılmış ama bilinmeyeni de son anlara kadar belli etmiyor, tek ip ucu bile vermiyor.
İlginizi çekerse, okuyun.
