Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.2
Muhteşem bir kitaptı. Anlayana, her bir sayfası haysiyeti, şahsiyeti sorgulatıyor. Ülke gerçeklerini öyle güzel öyle hassas bir üslupla gözler önüne sermiş ki. Ayrıca zaman zaman konuları kısa hikayelerle örneklendirmiş. Bir çok yazardan alıntılar yapmış. İster istemez bu durum merak uyandırıyor yazarı ve kitaplarını araştırıyorsunuz. Umarım millet olarak birgün kitabın sonundaki kurbağalar gibi kafamızı gökyüzüne hep birlikte kaldırırız. Ben çok beğendim okumanızı tavsiye ederim.
O kadar çok yayınevinden çıkmış ki kitap kime yazıldığı konusundaki kafa karışıklığımın sebeplerinden biri bu olsa gerek.
Meğer Beyaz Diş tam bir yetişkin kitabıymış.
Ben yine çocuk klasikleri içinden okudum:)
Ama kitabı okurken sadeleşmiş haline rağmen çocuklara çok da uygun olmayan bir kaç kısım fark ettim. O kısımlar harici çocukların mutlaka
Beden dilinin bu kadar muazzam bilgiler ve ipuçları barındırdığını keşfetmek harika bir histi benim için... Zira okudukça beyninizin sizleri evrensel olan tipik hareketlere nasıl yönlendirdiğini, yönettiğini, bazen “neden böyle yapıyorum şu an bu durumlarda?” Diye düşündüğünüz tüm hareketlerin aslında evensel bedel dilinde yerinin ne olduğunu öğrenmek bana göre paha biçilmezdi.. Birde “Lie To Me” dizisi ile perçinleyince bir müddet “hımmm şuan şundan bunu yaptı. Şimdi şunu yapacak ya da yalan söylüyor” gibi çıkarımlar yapmaya başlıyorsunuz. Ben çok ama çok faydalandım ki zaten kitabın yazarı dünyaca ünlü bir beden dili uzmanı... Keyifli okumalar son olarak; kendinizi ne kadar gizlerseniz gizleyin beden diliniz sizi ele verecektir! Tabiki anlayana :)
Seninle Bir Gece
Jane kendi ailesinin ona hizmetçi gibi davranmasından bıkar ve bir geceliğine cüretkar bir elbise ile adı skandallar ile anılan bir kadının maskeli balosuna katılır.Fakat Seth' i karşısında gördüğün de herşey değişir.Seth'in savaşta yaşadığı acılar kalbini katılaştırır.Evlenmesi gerektiğini bilse de tutkunun artık kalbinde yer almadığını düşünmektedir.Maskeli baloda kalbi çalınana kadar.
Jane' in Seth' i asla unutamaması unutabilmek için evlenmesi ve evlendiği adamın tam bir zampara çıkması çok kötü.Eşi öldükten sonra ailesinin kendisine yaptiklarina son ana kadar ses çıkarmaması sizi sinir edebilir
Seth' in baloda Aurora'dan etkilenmesi aslında onun Jane olması.Daha önce arkadaştan öte görmediği halde Jane' den etkilenmesi.Zamanında ablasına karşı gençliğinde duyduğu aşk tan Jane'in ailesinin evinden kovulmasının kararlarını etkilemesi kötüydü.Sonunda gerçekten aşık olduğu herşeyini paylaştığı kişinin Jane olduğunu anladı.Ama o anlayana kadar sizi Seth'in inadı sinirlendirmez ise harika bir kitap
Seni Sevmekten hiç vazgeçmedim
|Kör Baykuş/Sadık Hidayet|
.
.
.
“Dünya hâlâ, aynı be üstad...
Bana göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi; onlar için kurulmuştu bu dünya. Yeryüzünün, gökyüzünün güçlülerine avuç açanlar, yaltaklanmasını bilenler için.”
.
.
|||
İran edebiyatının öncülerinden olan Sâdık Hidayet’in ilk okuduğum eseri. İran’da satışı yasaklanmış olan bu eser, birçok dile çevrilmesiyle birlikte yazarları da oldukça etkilemiştir.
Kitabı okurken anlama da oldukça güçlük çektim. Sürrealizmin etkisinin olduğu aşikardı. Kitabı anlayana kadar zaten kitap bitti. O kadar da kısa. Kitap; içsel bunalımdan, ruhsal sorgulamalardan ibaret. Eminim ilk kez okuyanlar, hayal mi yoksa gerçek mi diye sorgulacaklardır. Başkahraman, kafasında kurduğu veya ona görülen karakterler ile kitap sonunda bütünsel şekilde karşımıza çıkıyor. Bir şeyleri sorgulamak, düşünmek güzeldir. Eserde görmek oldukça mümkün.
Dipnot: Artık bunalımdan, sorgulamalardan geri çekilmek istiyorum. Ben istedikçe kendimi bu tür eserleri okurken buluyorum. Havanın vermiş olduğu aşırı sıcaklık, bir de hâlâ devam eden covid-19 psikolojisi derken kitabı okurken bıkkınlık geldi. Belki doğru zamanda okumadığım için böyle bir kanıya varmış olabilirim. Bir taraftan da beni benden alan cümle grupları ile karşılaştım. Kitabı sevdim/sevemedim derken papatya yapraklarını koparan aşıklara dönüştüm.
Yazar eserini zekice oluşturmuş. Öyle olmasaydı birçok dile çevrilmezdi. Gerçekten başarılı bir kurgu. Sorgulamayı, ruhsal yolculuk yapmayı seviyorsanız okumanızı öneririm.
Öncelikle bu kitabı okumak isteyenlere tavsiyem şu; kitaba başlamadan önce Hristiyanlık dünyasında ortaçağda yaşanan bazı olayları bilmeleri. Mesela Fransiskenlik, Fra Dolcino, Dolciniyenlik, Aziz Tomasso, Minoritler gibi kavramları önceden bilirlerse daha rahat okurlar. Aslında bunları kitabın içinde yazar veriyor ama bunları anlayana kadar kitaba hakim olmak zorlaşıyor. Umberto Eco ortaçağla o kadar özdeşleştirmiş ki kendini, onun bilgi seviyesini sıradan bir okuyucu olarak yakalamak imkansız.
Konu orijinal ama kurgu fazla mizansen geldi bana. Yani diyalogların doğal olmaktan çıkıp okuyucuya ansiklopedik bilgi verme noktasına geldiği çok hissediliyor. Ben bazen dümdüz roman okumak isterim, bilgi veriliyorsa da bunu hikayenin tılsımının bozulmadan yapılması gerekiyor. Bence bu kitapta bu yoktu. Mesela Dino Buzzati’nin Tatar Çölü kitabı da bir kalede geçiyordu ve kitap bitince yazarın vermek istediği herşey kendiliğinden iliklerinize kadar geçiyordu. Bu kitaptaki manastır kurgu boyutunu çok açığa vurmuş. Mesela zehirli ot gerekiyor o zaman şuraya bir botanik bahçesi koyalım gibi…
Bir eleştirim de yayın evlerine. Yahu kardeşim kitapta ne olup biteceğiyle ilgili “yazarın önsözü dahi olsa” onu kitabın başına koymayın, hiçbir tadı tuzu kalmıyor.
