Ne kadar başka olursanız olun, gene de erkeksiniz… Ve bütün tanıştığım erkekler bunu, yani kendilerini sevmediğimi, sevemediğimi anlayınca, büyük bir teessür, hatta hiddetle beni terk ettiler…”
“Sözlerime gücenmeyin!” dedi. “İlerde arkadaşlığımızı bulandırması ihtimali olan şeyleri açıkça konuşmaktan çekinmemeliyiz. Bu gibi meselelerde korkaklık zararlıdır… Ne olur? Anlaşılmayacağımızı anlarsak veda eder ayrılırız… Bu o kadar mühim bir felaket mi? Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. İnsanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden her şeti bırakıp kaçarlar. Halbuki mümkün olanla kanaat etseler, hayallerindekini hakikat zannetmekten vazgeçseler bu böyle olmaz. Herkes tabii olanı kabul eder, ortada ne hayal sükutu, ne inkisar kalır… Bu halimizle hepimiz acınmaya layıkız; ama kendi kendimize acımalıyız. Başkasına merhamet etmek, ondan daha kuvvetli olduğumuzu zannetmektir ki, ne kendimizi bu kadar büyük, ne de başkalarını bizden zavallı görmeye hakkımız yoktur… Artık gidelim mi?”
Reklam
Belki de hayat, yanlış anlayınca güzeldi.
Hayatım bomboş olduğu yanılgısından, her yerin Allah ile doktor olduğunu anlayınca kurtuluruz
Ruhum seni düşününce ışıdı Her şeyi beni anlayınca anlayacaksın
"Bu o kadar mühim bir felaket mi? Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hālā kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. İnsanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar, ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar. Halbuki mümkün olanla kanaat etseler, hayallerindekini hakikat zannetmekten vazgeçseler bu böyle olmaz. Herkes tabii olanı kabul eder, ortada ne hayal sükûtu, ne inkisar kalır... Bu halimizle hepimiz acınmaya layıkız; ama kendi kendimize acımalıyız. Başkasına merhamet etmek, ondan daha kuvvetli olduğunu zannetmektir ki, ne kendimizi bu kadar büyük, ne de başkalarını bizden daha zavallı görmeye hakkımız yoktur..."
Reklam
Sonra gırtlağımda yüklemi olmayan bir cümle, odaya geçtim. Çünkü insan aptal olduğunu anlayınca odaya geçer hep...
Sevgiyi hak etmediğini düşündükçe gözlerinden akan yaşları tutamıyormuş insan.Hiç sevilmediğini düşününce,ağlarken yazacak kimsesi olmadığını fark edince mesela.Kimseye güvenmeyince.Mutsuz insanları kimsenin sevmediğini öğrenince.Hep gülmek zorundaymış insan.Neşeli olmazsa sevmiyorlarmış onu.En yakınındakinin bile bir gün mutlaka gittiğini
Bu kayıtsız şiddetin ne kadar iğrenç bir şey olduğunu, kayıtsız olduğu için de iğrenç olduğunu anlayınca utanç duygum kendisine saklanacak yer aradı. En iyi gizlenme yeri sevgiydi. Böylelikle el değmemiş sadizm, türetme bir nefrete, yapmacık bir sevgiye dönüşmüş oluyordu.
En güvendiğin insanların, bir yanılgıdan ibaret olduğunu anlayınca, köşene çekilirsin..
Reklam
Nick Sitzman isimli bir demir yolu işçisi vagonların son kontrolünü yaparken yanlışlıkla bir dondurucuda kilitli kalır. Çalışmaarkadaşlarının sahayı terk ettiğini anlayınca paniğe kapılıp bağırıp çağırmaya başlar ama kimse onu duymaz. Dondurucuda sıcaklığın sıfır derece olduğunu ve içeride kalırsa kısa süre içerisinde donarak öleceğini düşünür. Karısına ve ailesine başına gelenleri anlatabilmek için içeride bulduğu bıçakla zemine şunlarıkazır:  “Çok soğuk, vücudum uyuşuyor. Keşke uyuyabilseydim. Bunlar son sözlerim olabilir.” Hikâyenin devamında sabah ekip arkadaşları  Nick’i donarak ölmüş bir şekilde bulurlar. Dondurucunun ısı kayıtlarını incelediklerinde bunun imkânsız olduğunu fark ederler. Çünkü Nick’in, içinde kilitli kaldığı dondurucu bozuktur ve o gece de dâhil son bir haftadır hiç çalışmamıştır. Dondurucunun içindeki sıcaklık 10 santigrat derecenin altına hiç inmemiştir. Bunun sonucunda şöyle bir düşünceye varırlar: Nick’i soğuk öldürmedi, Nick düşünce gücüyle kendi kendisini öldürdü.
Ağlıyorsun ey insan! Ağlıyorsun ki insansın ve insansın ki ağlıyorsun. Lakin sen ağlayınca geçer sanıyorsun, gâfil! Oysa ağlayınca geçmez de anlayınca geçer. Anlamıyorsun.
312 syf.
5/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Aida Griffinler’in malikanesinde parti olduğunu duyunca abileri ile gizlice bahçedeki partiye giriyorlar. Malikanenin içini merak eden Aida içeriye giriyor ve kütüphaneyi inceliyor. Kenarda duran cep saatini incelerken içeriği o anda Griffinler’in veliahtı ve tek oğlu Callum giriyor. Saklanan Aida oradan çıkmak için küçük çaplı bir yangın başlatıp kaçıyor. Callum da cep saatinin kaybolduğunu Aida’nın çaldığını anlayınca peşinden gidiyor ve abisini dövüyor. İkilinin babaları yaşananları öğrenip düşmanlık yerine birlik olmanın iki büyük mafya ailesi için daha yararlı olduğunu düşündükleri için evlenme kararını veriyorlar. İkili bu durumdan hiç hoşlanmıyorlar ama mecburen kabul ediyorlar. Callum Aida’yı şımarık ve etkisiz gördüğü için eğitmek istiyor ama Aida ile takıldıkça aslında hiç de göründüğü gibi olmadığını anlayıp aslında çok zeki ve planlı hareket ettiğini anlıyor. Aida ise Callum’un abisine yaptıklarının intikamını almak istiyor ama düşmanlarının yaptıklarından dolayı Callum’un ailesinin yanında olması ve kendisini korumak istemesi nedeni ile Callum’a karşı olan bakış açıcı değişiyor.
Zalim Prens
Zalim PrensSophie Lark · Nemesis Kitap · 2024241 okunma
"Anlayınca insan bütün dünyayı sevebiliyor."
Resim