Dr. Dozi'ye göre ise Şia'nın asıl menşei İranlıdır. Zira Araplar hürriyete bağlıdırlar. îranlılarsa krallığa padişahlığa bağlıdırlar. Padişahlıkta hükümdarlık mîras kalır. Onlar halife seçmenin mânasını anlıyamazlar. Hz.Muhammed erkek evlâdı bırakmadan öldü. Onun yerine en münasip şahıs amucası Ebû Tâlib'in oğlu ve aynı zamanda damadı olan Hz. Ali'dir. Hilâfeti ondan alan Hz. Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Emevîler onu hak sahibinden gasb etmiş sayılırlar.
İranlılar padişahlara ilâhi bir kudsiyet nazariyle bakmağa alışkandılar. Hz.Ali'ye ve nesline de aynı gözle baktılar. İmama itaat birinci derecede gelen ilk vacibdir, ona itaat, Allah'a itaattir, dediler.
Ahmed Emin, Fecr'ul-İslam.
Ebû Hanîfe devrinde mevcut olan dînî fırkalar.Kitabı okudu
Konya'dan Kayseri'ye kadar olan menziller muayyendir; amma Antalya'dan Mısır'a kadar olan deryadaki menziller bi-nişandır; onu gemiciler bilir ve kara ahalisine söylemezler; çünkü anlıyamazlar.
Mallarmé’nin evinin altındaki kahveye gelen işçiler, yoksullar, o şairin şiirlerini anlıyamazlardı elbette. Shakespeare’in, Dante’nin, Goethe’nin yazdıklarını da anlıyamadıkları gibi. Neden anlıyamazlar? Onları anlasınlar diye yetiştirilmiyorlar da onun için. Mallarmé’nin üzüntüsü, insanlar arasındaki bu ayrımlar yüzünden, bu eşitsizlik yüzündendir. Bir insanın yarattığı her güzellikte bütün insanların hakkı vardır, hepsinin onu tadabilmeleri gerektir, insanlık buna doğru yürümelidir.
Sonra yanındakilere Dolmabahçe önünde demirli düşman gemilerini göstererek:
Bunlar işte böyle... Dayandıkları şey yalnız demir, çelik ve silah kuvveti! Bildikleri şey yalnız madde... Bunlar hürriyet uğruna ölmeğe karar verenlerin kuvvetini anlıyamazlar.
Biz Anadolu'ya silah ve cephane değil, ideal ve iman götürüyoruz, dedi.
ölümü takibeden boşluk, üzgünlük ve bezginliği, en iradeli insanlara ârz olan perişanlığı bilmiyenlér; yokluğu her an hissedilen, sevilen bir yakın için duyulan kederi; cansız cisimlerle hatırdan çıkmıyan bu insan arasındaki rabıta ve münasebeti, ve her eşyanın bir âbide ve her odanın bir mezar kesildiğini bilip nefsinde tecrübe etmiyenler; ihtiyar adamın üzgün ve perişan bir hâlde aradığını bulamıyan bir insan rahatsızlığı ile, nasıl vakit geçirdiğini anlıyamazlar.
Erkekler, ne kadar zeki ve hassas olurlarsa olsunlar, kadının ruhunu tamamiyle anlıyamazlar. Anlıyamadıkları için bazı yanlışlıklar yaparlar, değil mi Müfid Bey olamaz mı?