Yazını kanatları..
("Açılmayan bir kitap gibiyim. Küskün ve biçare")
Bu Ülke yazarını esas ayırt eden, karşıt düşüncelerin birbirini başkalaştırdığı bir melezlikten çok, düşünce fatihi olma isteğiyle fetihsizlik ("fetih yok, zafer yok, biraz daha ihtiyarladım"), ufuklarda silinme arzusuyla ufuksuzluk ("ufuklara açılmadan limana giren zavallı gemi"), aydınlatma arzusuyla ışıksızlık ("hiç yanmadan küflenen, kırılan ve atılan bir petrol lambası olmak"), coşkuyla gücenmişlik ("Açılmayan bir kitap gibiyim. Küskün ve biçare"), sürüden ayrılma isteğiyle sürü tarafından terk edilmiş olma duygusu ("sürünün terk ettiği hasta bir koyun olmak güç") arasındaki sert gelgittir.
Ülke anlatısı hep aynı kişisel mitolojiyi, oradaki kabarma ve alçalmayı, kanatlanma arzusuyla yere çakılıp kalmışlığı yankılar.
Dünyaya kement attım, yakalayamadım. Mektup yazdım, sahibini bulmadı. Tohum serptim, başak vermedi. Zirveyi hedefledim, yarı yolda kaldım. Uçmak istedim, ancak sürünebildim.
Kendi ifadeleri: "Fetih ümitleri'yle, bir "gazaya koşar gibi" İstanbul'a gelmiş, ama fethedememiştir. Ne "bu toprağın hayvanı" olabilmiş, ne de
tam anlamıyla kanatlanabilmiştir. Ne tam toprağa kök salabilmiş ("zaten ezeli ve ebedi yabancısıydı bu ülkenin") ne de enginlere açılabilmiştir.