"Ah o tatlı çocukluk çağım! Hayatımın yirmi beşinci yılında senin özlemini çekip hayıflanmak ve ölürken bir tek senin anınla keyiflenip seni minnetle anmak ne ahmakça!"
Sayfa 13 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Hedefsiz yürüyorum, bu caddenin üstündeki ilk acıyı biliyorum, işte bu son acıyla geçiyorum üstünden. Tek taraflı bir veda. Bende bir kedi gücü olsa. O zaman asla hüzün olmazdı. Sevinç olmazdı. Başlangıç olmazdı. Bitiş olmazdı. Öfke olmazdı. Kabullenme olmazdı. Düş olmazdı. Devam olmazdı. Yarın olmazdı. Çığlık olmazdı. Suskunluk olmazdı. Savaş olmazdı. Barış olmazdı. Hayat olmazdı. Ölüm olmazdı. Evet olmazdı. Hayır olmazdı. Asla olmazdı.
Kartallar uçar mı bir harâbeden
Köprülerden benim yarim geçer mi
Sen neden bu kadar güzelsin, bilmem
Taşırsın yeryüzüne ebedi tohumları
Ben ise kuruyacak bir suyun mahkûmuyum
Avuçlayıp öpüyorum kumları
Bir kara delikten bakarken hayat
Meydan okuyanlar kim bu serâba
Söyle bana hindiba
Sen nasıl bu kadar ceylan koşması
Sen nasıl bu kadar yollar
Kitabın son bölümünün başlığı, aynı zamanda şair Baki'nin şiirinden bir dize...Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş... Kitaptaki en sevdiğim mesaj oldu. Benim bu kitap ile olan yolculuğum biraz uzun sürdü. Buna rağmen keyifli bir yolculuktu. Farkındalığı artıran, sorgulatan, yaşanmış örnekleriyle kendi hayatınla sürekli ilişkilendirebildiğin bir kitap.
Kişisel gelişim kitaplarını okuduğun zamana göre aldıkların değişir. O dönem ilgin, odağın neredeyse en çok onunla bağlantı kurarsın. Benim çıkarımım, bu dünyadan gittikten sonra bile güzel anılmanın ne kadar kıymetli birşey olduğunu anlamak oldu. Güzel şeyler bırakmak iyi anmak ve anılmak dileğiyle.
“Mehmetçiğimizi anmak için büyük, çok büyük abideler yapmalıyız, fakat bu bir zaman ve imkan meselesidir. Ancak seni tatmin etmek için söyleyeyim ki, bu toprakların Türk hudutları  içinde kalmasıyla, Mehmetçik en büyük abideyi bizzat kurmuştur.”
İnsanın sevdiği kimse ölünce, onu her gece anmak için bir yasemin fidanı dikmesi gerektiğini okuduğu bir kitaptan öğrenince, avlu duvarının dibine bir yasemin sarmaşığı dikmiş.
Okuyup da pişman olduğum ender kitaplardan biri Hakkari'de Bir Mevsim. Ferit Edgü ise tam bir kibir abidesi. Çoğu kişi katılmaz muhtemelen bana ama ben böyle düşünüyorum. Ferit Bey'in İstanbul modern sanat müzesi ile ilgili tutumlarını, her şeyin en iyisini ben bilirim pozlarını derin bir şaşkınlıkla takip ettim. Eskiler fazla tevazu kibirdir demişler, tam uymuş yani. Yazdıklarını tarafsız bir gözle okursanız ergen sayıklamalarının çok da ötesinde olmadığını görebilirsiniz. Yine mesela zorlama sözcükler; ansımak, devinim, tansık vs vs. Türk entelijansiyasinın neden halktan bu kadar kopuk olduğunun bariz örneklerinden biri Edgü. Orhan Pamuk çok mu farklı mesela, gider gariban adama "merhaba poğaçaci" der , Genco Erkal mesela, kurban ibadeti ile alay eder. Sonra da bu halk bunları neden sevmiyor? Neden sevsin ki? Siz bu toprakların insanlarına vebalı muamelesi yaptınız, bütün değerleri ayaklar altına aldınız. Elitizmden beslenip havalı pozlar kestiniz. Var böyle daha çok tipler. İsim isim anmak bile zül geliyor açıkçası. Neyse çok uzattım. Selamlar saygılar ..
➤ Bir kişi ölümünü çok anarsa çaresiz onun hazırlığını görmeğe başlar. Kabrini Cennet bahçelerinden bir bahçe bulur.
➤ Bir kişi, ölümü unutursa onun çalışması dünya için
olur. Âhiretin azığından gaflet içine düşer. Kabrini de Cehennem mağaralarından bir mağara olarak bulur.
● Bundan ötürü ölümü anmak büyük bir fazîlettir.