Bu kitap hakkında ne söylemem gerektiğini bilmiyorum. Ne hissetmem gerekiyor ya da ne hissediyorum şuan bunları tarif edemeyecek kadar uyuşuk, donuk ve şaşkınım. Ben bir kitap okumadım, ben gerçekliğin kapı eşiğinden hayata baktım. Evet evet, yaptığım tam olarak bu...
Mutsuz bir anne baba ile büyüyen Lily'nin küçük yaşta hayatına giren ve aslında hayata karşı onun gizli meleği olacak Atlas'a koruyuculuk yapar. Onu saklar, doyurur, ısıtır ve barındırır. Atlas ise (o dönem için) onu anne ve babasının kavgalarından en az hasarı almasını sağlamaya çalışır.
Nihayetinde büyüyüp kendi ayakları üstüne basan Lily aşkla arası olmayan, başına buyruk ve asi ruhlu Rayle ile tanışır. Rayle aşka ve ilişkiye değer vermeyen, hayatı tek gecelik beraberliklerden ibaret gören biridir. Ta ki Lily ile tanışana kadar. Bu tanışma akabinde tuhaf bir tesadüfü de beraberinde getirir ve hayat Lily ile Rayle'i tabiri caizse el ele tutuşturur.
Ta ki...
Lily annesine benzediğini fark edene kadar. Anneye benzemek kadar normal ve çoğunlukla güzel başka ne olabilir ki? Elbette burada sorun güçsüzlüğünün benzemesidir. Bir şeylere boyun eğmek ve susmak, affetmek Lily'i giderek annesi haline çevirmektedir.
Bu noktada görev Atlas'a düşer. Bu kez de Atlas onu kurtarıp koruyacak mı yoksa işleri berbat mı edecek, okuyup görelim.
Yaşanmış bir hikayeden (detay vermeyeyim ki spoiler olmasın) yola çıkılarak yazılan bu roman buram buram gerçek ve acı kokuyor. Tek kelimeyle muhteşem!