"Ağlama anne" dedim, "belki toparlarız." daha çok ağlamaya başladı, ördüğü kırmızı patiği koltuğun kenarına bırakıp mutfağa koştu. anneler en çok mutfakta ağlar çünkü. yıllarını çürüttüğü adam tek darbede devire biliyorsa bir anneyi, tencere tavaya bakarken bile gözü doluyor insanın. televizyonun sesini açtım biraz, sezen bir şeyler söylüyor. kafa başka yerde olunca müzikler bile anlamsız geliyor insana. bu hayattaki tek zayıf noktam kendim gibi geliyordu bana. duramadım daha fazla evin içinde, annemin ağlama sesleri tokat gibi yapışıyordu yanaklarıma. kapının önünde duran babamdan kalan rugan ayakkabıları giyip çıktım sokağa. bi sigara yaktım, yürümeye başladım. kafamı kaldırıp tanrıyı aradığımda kehf suresinin altmış sekizinci ayetiyle cevap verdi bana. "sebebini bilmediğin bir şey için nasıl sabredeceksin?" gözlerim doldu biraz, ağlamamak için sıktım kendimi. ben bu hayatın neresinde yanıldım diye sordum kendime.yine cevap veremedim. galiba acının bir dili yok, götünü yırtsan da anlatamıyorsun... bi sigara daha yaktım, bu kez ağladım. allah affeder mi bilmiyorum ama annemin canını yakanların içi sızlasın... amin!