¶¶Irak yollardan gelmiş, koşmaktan yorgun ama kararlılıkla kendisine doğru ilerleyen kendini görüyordu.¶¶
Yüzyıllardır süregelen bir gelenek gibiyiz. :/Bedenler, ruhlar, konumlar, çağlar gelip geçiyor. Ama kadınlık sorunsalı baki kalıyor. Küçük kız çocuğu iken kahve içmemize izin verilmeyerek başlıyor... Sonra hayallerimize sarılmamıza. Çok
İçinde bulunduğumuz şartlar mı bizi biz yapıyor, şartlar farklı olsa daha farklı karakterlere bürünür müydük. Çocuğuna sevgi göstermemenin bahanesi olabilir mi mesela. Ya da maddi ihtiyaçları fazlasıyla karşılamak şımarmasın diye ruhunu doyurmamayı affettirir mi? Babasız büyüyen üç kadın, aynı kaderi yaşayan üç kuşak. Güçlü kadın olmayı sevgisini göstermeyen kadın olmak sanan kadınların çocuklarında oluşturdukları travmalar ve eşlerine olan bağımlılıkları. Bağlılık gereklidir ama bağımlılık sadece bize değil en yakınlarımıza da zarar verir. Sevgi göremeyen her çocuk, anne olduğunda kendi çocuğunu sevgisiz bıraktı. Ebeveynlerden biri yeterince ilgilense de diğerinin açığını kapatamadığını görüyoruz romanda. Kitap kurgusuyla içine çekiyor insanı. Etkileyici ve merak uyandırıcı bir baslangıç yapan kitap sürükleyici şekilde ilerliyor. Kimi zaman çok heyecanlandırıyor. Karakterlerin tutumlarına sinir olsam da sebebini öğrenince hak veriyorum, ama sevginin iyilestirici gücünü gözardı edip güçlü olmak adına birbirlerini sevgisizliğe ve yalnızlığa mahkum etmelerine anlam veremiyorum. Kitap çok güzeldi ve şiddetle tavsiye ederim.
Elif Nihal Altan harika bir roman çıkarmış ortaya, kalemine sağlık.
Salome.Nietzche' nin evlilik teklifini geri çevirmesinden tanımıştım onu.Daha sonra İrvin Yalom' un "Nietzche Ağladığında" adlı kitabında bir kez daha karşılaşmıştım.Freud ve Rilke başta olmak üzere pek çok kişi ile ismi anılmış zamanında.Kısa ama sıcak bu kitabından kendisini tanımlamam gerekirse kendisi özgür ruhlu, feminist, bağımsız
Senin yanında olmak,
Sanki biraz daha uyuyayım,
Beş dakika daha anne, demek gibiydi. Zaman o denli hızlı ve kontrolsüz,
Sen ziyadesiyle berrak ve kusursuz.