"Sana kıyamam, benim daima temiz, titiz ve sabun kokan beyaz anneciğim! Seni burada bir saniye alıkoyamam."
Hisle olacak şey değil ki be anneciğim. Beni her gün arayıp soruyorsun da ne oluyor? Sesimi duyman yetiyor. Ya duyuramadıklarım. İçimde kalanlar, gece sabahlara kadar o bar senin bu bar benim, dans ettiğim köşelerde üzerimden atmaya çalıştıklarım. Dışarı atayım derken içimde birikenler.
Reklam
İnsanın dile getirebildiği en temiz, en duru sözcük "anne", en güzel sesleniş "anneciğim"dir. Bunlar küçük oldukları kadar yüce; umut, sevgi ve şefkatle yoğrulmuş, insan yüreğinin tüm inceliğini, tatlılığını ve sıcaklığını yansıtan çok güzel sözcüklerdir. Anne hayatta her şeydir: Hüzünde teselli, kederde umut ve zayıflıkta güçtür. Sevginin, şefkatin ve bağışlamanın kaynağıdır. Annesini yitiren, başını koyacağı bir göğsü, ona dua eden bir eli ve onu koruyan bir bakışı yitirir.
Ebvâ'ya geldiklerinde
Allah Resulü (s.a.v) hasta olan annesine sığınmış, "Anneciğim, nedir bu hâl?" diye soruyor. "Bu bir hastalıktır diye yanıtlıyor annesi, "bu hastalığın adı ölümdür." Altı yaşındaki bir çocuk ölümden ne anlar? "Sen de babam gibi mi olacaksın?" diyor
Reklam
ADAM Anneciğim. Hoş geldin. ANNE Hoş bulduk evladım. Nasılsın? Aaa, bak zayıfla­ mışsın. Üç gün yalnız bırakmaya gelmiyor. Yemedin di mi yemekleri? ADAM Yedim anne. Hem üç gün değil, bir hafta oldu sen gideli. ANNE Oldu mu o kadar? Lafa dalmışız. ADAM Sende bir tuhaflık var. ANNE Ne tuhaf l ığı olacakmış? Her zamanki halim. Tey­ zene canım sıkılıyor. İyice vazgeçti hayattan. ADAM Gelmiş altmış yaşına. Ne yapacaktı bu yaştan son­ ra dul kadın? ANNE Ölsün mü yani? ADAM Onu demiyorum tabii de, ne bileyim işte ... Ne bek­ ler ki bir kadın hayattan o yaştan sonra? ANNE Tabii di mi? Elliyi geçtin mi, çekil
Sayfa 64 - Mitos Boyut yayınları 2011Kitabı okudu
Sana teşekkür ederim anne! Beni ötelere müştak yetiştirdiğin için 'Nur'u Muhammedi aşısını aşıladığın için... Bakış ufkumu, dünyanın bulutlarından koparıp Allah'ım sonsuz iklimlerine çevirdiğin için... Hatırlıyor musun bilmem. Daha ben mini mini iken, sabahlar namaza ısrarla kaldırırdın. Gözlerimden uyku tatlı tatlı akardı da, 'Anneciğim, biraz daha uyuyayım.' derdim. Sen ellerimi göğsüne götürür, Bak, yüreğim acıyor.' derdin. Hemen kalkar, abdestimi acele acele alır, namazımı kılar, kucağına oturur, 'Geçti mi anneciğim?' derdim. Beni öper, koklar 'Oh! Geçti yavrum.' der, bağrına basardın. Biraz daha büyüyünce yüreğinin acmasının sebebini sormuştum da 'Ben anneyim. Yavrumun Allah'ın rızasından mahrum kalacağını düşünmek yüreğime acı veriyor.' demiştin. Şimdi çevremdeki 'Uyusun da büyüsün. Doktor, mühendis olsun.' diyen anneleri ve evlâtlarını görüyorum da yürek acısını daha iyi anlıyorum.
Sayfa 74
Ah! Bilsen, anneciğim, bugün okşanmak, sevilmek için ne kadar ihtiyacım var!
Kendi kendimden korkuyorum..
"Anneciğim,anneciğim... Kara topraklarda yatacağına kızının yanında bulunsan ne olurdu? Aç kollarını aç! Kucağını aç! Ah,üşüyorum,korkuyorum. Kendi hayalimden,kendi düşüncelerimden korkuyorum.Kendi kendimden korkuyorum. Kucağını açmazsan hiç olmazsa mezarını aç da ben de yanına sokulayım."
Reklam
Necdet Adalı'nın Son Mektubu
"Sevgili anneciğim ve babacığım, sizleri ve ezilen halklar adına mücadeleyi erken bırakmak zorunda kaldığım için üz­günüm ama bundan ve içinde bulunduğum durumdan dolayı hiçbir zaman pişmanlık duymadan ve şu kısa yaşamım içerisinde hiçbir şahsi çıkar gözetmeden ezi­len halklar adına verilen mücadelede yerimi almaya çalıştım ve bundan dolayı gurur duyuyorum. Hâkim sınıfların göstermek istediği gibi bizler hiçbir zaman savunmasız insanlara karşı katliam girişiminde bulun­madık. Fakat onların bizi böyle göstermeleri ve faşist­ lerle bizi aynı kefeye koyarak cezalandırmaları, bizim nezdimizde ezilen halkların mücadelesine yapılan bir saldırıdır. Anneciğim ve babacığım, sizlere kısaca bah­settiğim gibi hiçbir pişmanlık duymuyorum. Sizlerin de ezilen halklar uğruna verilen mücadelede katledilişim­den dolayı üzülmemenizi ve bundan gurur duymanızı bekliyorum. Ağabeylerime ve ablalarıma da yazmak isterdim; fakat buna olanak yok. Kendilerine çok se­lamlar. Burada satırlarıma son verirken hürmetle elle­rinizden öperim. Arkadaşlara selam. ” Hoşça kalın 7 Ekim 1980, Ankara
Kapağında köpek resmi var diye bu kitabı sana aldım. İyisi mi Bengi, acılarımız üzerinden başkalarıyla rekabete girişmeden ben eski fotoğraflarıma sinen ıssızlığı anlatayım, sen de köpeğin Sefil’i. *** Babannemle çekildigim biricik fotograf karesine dalıp gidiyorum. Hayatta olsaydı yine sabahın alaca karanlığında arayıp “ Rüyamda seni hiç iyi görmedim oğul, göğsüme bir acı saplanıp durdu, neyin var diye mutlaka sorardı. Bende yine ısrarla “ İyiyim anneciğim, Allaha şükür hiç bir sıkıntım yok “ diye yalan söylerdim. Benim bir başınalığım böyle Bengi. İstersen sen Sefil’in sefaletini anlat. Yahut sen hiç kendini yorma,bu öykü ikimizin olsun.
Sayfa 20 - Günler eskidikçe/ Muhsin Macit
Sâliha Binti Abdullah diyor ki: Genç yaşımda eşim öldü ve ben on yaşındaki biricik kızım Selmâ ile gurbet ellerinde dul ve garip kaldım. Beş yıl sonra biricik kızım Selmâ da aniden ölünce, hayatım karardı, günlerce ağladım ve Yüce Rabbime bana sabır ve dayanma gücü vermesi için çok yalvardım. Sonra, yavaş yavaş ölümü kabullendim ve kızımı rüyada görmeye razı olmaya başladım. Bir gece rüyamda kızımı saçları ve dirseklerine kadar iki kolu alevler içinde yanarken gördüm. Bana dedi ki: “Ah Anneciğim! Ben beş vakit namazımı kılar ve Kur’an okurdum ama, ara sıra bahçeye kısa kollu ve başımı örtmeden çıktığım için, açık olan yerlerim yanıyor.” dedi.
Bir Annenin Gözyaşları Günlüğünden Alıntı
Bir ışık yakma bu satırlara aydınlanmasın sayfalar, annen seninle hiç konuşmayacak,kız çocuğu. Küçücük boyunla okuldan koşarak geldin. Yüzün yine gülüyor. Sana hiç kimse gelmediği halde sen etrafa gülücükler saçıyorsun. Yabancı dil dersinde Rusçada "Anneciğim" kelimesinin ne demek olduğunu öğrenmişsin. Evin içinde beni arayıp durdun. Beni gördüğün an dilinden rusça kelimeler döküldü. "Anneciğim" dedin "Ben de artık rusça biliyorum, ben de artık seninle konuşacağım." O an bu dili konuştuğun için sana sinirlenip tokat attım. Sana yasak. Senin dilin değil. Yine sinir krizi geçirmeme neden oldun. O benim ve oğlumun dili. Seninle hiç konuşmayacağım.
Anneciğim, gerçek bir ölüm seni bir kere, ölü bir umut ise her gün öldürür.
Resim