Onüçüncü Mektup
Gözlerim kapalıydı; yalnızca müdüre, müdürün odasına değil; yalnızca Onüçüncü Nümune Mektebi'ne değil; yalnızca Fontannaya'ya, Salgır'a, Kızıltaş'a ve sana değil; bütün dünyaya kapalıydı gözlerim; ve ruhum...
Sayfa 373 - Ötüken Yayıncılık
Onüçüncü Mektup
"Mustafa Parmaksız'ı hapsettiler." "Kızıltaş Kolhozu'nun sekreteriydi değil mi?" "Evet, Kızıltaş Kolhozu'nun sekreteriydi. Ama bizdendi. Kanıyla, etiyle, kemiğiyie bizdendi. Bizden olunca da onlara 'düşman' oldu. Hey, Allah! Hakkımızdan fazlasını mı istedik? Bize dokunmayın, biz bu topraklar üstünde yaşamaktan başka bir şey istemeyiz diyemez olduk artık. Onu türmeye (hapishaneye) aldılar ya, ondan sonra olacağa bak sen; başkaları da sürgün yoluna düşecekler gene. Köyümüzde asker, mezarlığırnızda asker, camimizde asker, eşiğimizde asker!"
Sayfa 361 - Ötüken Yayıncılık
Reklam
Onüçüncü Mektup
Odam daha bir güzel şimdi. Kahverengi ceviz yuvarlak masa üstündeki kesme kristal tepside meyveler, porselen vazoda üç krizantem, hasır arkalıklı üç ceviz iskemle, pencerede tül örtüler, ve duvarda Ayı Dağı ve Adalar'ın resimleri- odam, benim için yabancı ve karanlık dünyanın eteğine İye'nin ve senin ruhlarınızla işlediğim en güzel bir nakış gibi.
Sayfa 357 - Ötüken Yayıncılık
Onikinci Mektup
Yaz ve kış; kar, tipi, kasırga ve yağmur içinde, caminin çevresi günün bu saatlerinde çocuksuz olmazdı hiç. 'Çelik' oynarlardı; aşık oynarardı; tahta kılıçları ve tahta tüfekleriyle Kızıl-Beyaz savaşları yaparlardı; eskiden ramazan akşamları minarede ezanın okunmasını beklerlerdi; minarede ezan okununca: Okudu! Okudu! Çibörekler kokudu! çığlıklarıyla evlerine koşarlardı. Hoş, zaman değişti. Caminin kapısına asılı demir kilit paslanmıştı çoktan; değişen zamanla dizeler de değişmişti.
Sayfa 335 - Ötüken Yayıncılık
Onikinci Mektup
Odun kesilen yer yongasız olmaz.
Sayfa 332 - Ötüken Yayıncılık
Onuncu mektup
Yaşamak demek beklemek demektir bir bakıma.
Sayfa 233 - Ötüken Yayıncılık
Reklam
736 öğeden 631 ile 640 arasındakiler gösteriliyor.