Kaç hayat tanırsın bir kitapta?
Kaç yolculuğa çıkarsın?
Ve kaçından sağ çıkabilirsin bu yolculukların?
Yaralar vardır, kabuk bağlar. Kurcalamadığın zaman kanamaz. Ama bir gün bir bakmışsın, deşilmiş yaran. Hiç olmadığı gibi, hiç olmayacak bir zaman.
"Sana hangi derdimle ağlayayım bilmem ki," diyordu
“Zaten biz acı çeken ölümlüler ayaklarımızı
mutluluğun üzerine hiç tamamen basamadık.
Her seferinde acı bir keder neşemizi kaçırır.”
-Rodoslu Apollonios
1. Giriş:
Bu yazı direkt olarak bir inceleme yazısı değildir. Antik Çağ’ın önemli yapıtlarından Argonautika hakkında bir akademik makale çalışmasıdır. Ve elbette yalnızca kitap hakkında
Bu kitabı çocuklarınızdan uzak tutmanızı şiddetle tavsiye ediyorum...
On beş günlük kısa bir tatilin ardından tekrar eğitim-öğretim dönemi başladı. Tatilde sıraya koyduğum baya bir kitabım vardı. Fakat bu süre çok kısa olduğundan kitaplarımı bitiremedim. Bu sürenin bana yetmemesi ve kitaplarımı okuyamama baya üzüldüm. Çünkü okulların açılmasıyla
Harika bir kitabın incelemesi ile karşınızdayım. Kitap, benim için belki de bu senenin en iyi kitabı olacak, çünkü okumadıklarımın önüne geçecek kadar iyi bir kitap okuduğumu düşünüyorum (üşenmemişim 172 alıntı paylaşmışım :D). Öncelikle biraz yazardan bahsedeyim. Yazarımız bir hukukçu ve araştırmacı-gazeteci. Bu kitabında Antik Uygarlıklardan
Kitaba Göre Kimdir Bu Güçlü Kadın?
İnsan Allah'ın yeryüzünde halifesi olarak gücün sahibi değil yaratanın müsaade ettiği kadar gücün taşıyıcısı ve temsilcisi olabilir.
Şu an kadınlar kendini güçlü olmaya odaklamış her şeyi başaracağız diyerek kendini avutmuştur. Oysa gücün ağırlığı ve her daim güçlü olma çabası kadının naif omuzlarına ağır
Soluksuz okuyacağınız doğru. Dizi izliyormuşsunuz hissi veriyor. Londra, İstanbul, Fırat Nehri arasında gidip gelirken, arada bir Kürt arada bir Türk oluyorsunuz.
Şafak, feminist duygularını sıkça serpiştirmiş aralara. Töre cinayeti, ailede erkeğin sözü, annenin evlatları arasında erkeği kayırması, kadın olan insanın seçememe özgürlüğü... Erkeğe verilen söz hakkının kadının sırf kadın diye elinden alınması. Yabancı ülkede göçmen olmanın zorluğu. Sevgi olmadan kurulan ailelerin beklenen / beklenmeyen sonları, kitap`da işlenen konulardandı.
Dikkat çeken nokta, karekterlerin seçilmesiydi. İskender`in çılgın, vurdumduymazlığı, kabadayılığı ne kadar varsa Yunus`un sakinliği, dürüstlüğü o kadar çoktu mesela.
Adem`in babasını yazarın iki yere - Sarhoş ve Ayık olan diye ayırmasını sevdiğimi söylemek isterim.
Okurken tüm karakterlerin ağzından kendilerini okuyorsunuz. Bu da kitabı başka boyutlara taşıyor. Yeni bir hikaye... Yeni nefes... Yeni macera... Esas hikayeden uzaklaşmadan, dönüp dolaşıp ona döneceğinizi bilerek...
Fakat, sevmediğim kısımlarda olmadı değil. İlk başlarda hikayenin farklı tınısı beni kendine çekse de sonu bir o kadar aynı diye uzaklaştırdı. Yazar, şaşırtmaca yapıp sonu böyle kapatmak istemiş olabilir ama sonu benim için hayal kırıklığı oldu. Nedenini henüz bilmiyorum. Belki kitabı daha yeni kapatıp, yorum yazdığım için olayların etkisinde kalmış olabilirim. En azından sade bitirmemesini temenni ederdim. Kimler içinse sade olmayabilir ama benim için oldukça basitleştirilmiş sondu.
Yine de okumaya değer kitap olduğunu belirtmek isterim
Keyifli okumalar :)
İskenderElif Şafak · Doğan Kitap · 201119,1bin okunma
Bu kitabı okurken dizi izleyen babaanneme bağladığım doğrudur efendim :)) “Boyun posun devrilsin Pedro”lar, “Öl artık bi’ Elena Anne”ler, “Off çok saftiriksin be Tita”lar, “Sen daha iyisine layıksın, boş ver onları John”lar havada uçuştu okuma boyunca.
Kitap büyülü gerçekçilikle süslenmiş bir pembe dizi adeta. Açıkçası pek böyle bir şey
Oğuz Aktürk ''Alıntılarla Yaşıyorum'' okuma grubumuzda distopya ayımızdı ve kitaplarımızdan biri
Cesur Yeni Dünya'ydı.
Cesur Yeni Dünya, teknolojinin geliştiği, Ford'un (devletin) putlaştırıldığı, kast sisteminin olduğu, ''mutluluk''un kaçınılmaz olduğu, karanlık bir distopya.
Peki Ala hayata döndü mü?
Her kitabı elime aldığımda içimden inanılmaz duygular geçer hemen başlamak hemen bitirmek için can atarım.
Özellikle gerçek hayat hikayesi olunca daha bir okuduğumu gözümün önünde canlandırırım seyrederim adeta.
Okumak isteyen arkadaşlara tavsiye edeceğim nadir kitaplardan biri hassas kalplere dokunacak, gözleri yaşatacak, nefesi kesecek, bukadar da olmaz dedirtecek bir hayat Ala'nın hayatı.
Kitabı çok az özetleyeceğim zengin varlıklı yakışıklı evin büyük oğluna gönlünü kaptıran İstanbul' bu Süreyya' nın eşi hapse girdikten sonra kizi Ala' nın başına gelen olaylar hiç istenmeyen hiç sevilmeyen aşağılanan vs vs
Alayı kimse sevmedi mi? evet kimse sevmedi elinden kimse tutmadı taki yazarımızla yolları kesişen kadar, elinden kimse tutmadı.
Ala Ala gerçekten yaşadıkların gün içinde ne çok geldi aklıma özellikle annenin ses tonu ile konuşman onun sana söyledikleri, gözümden yaşların aktığı satırlar oldu benim için.
Zenginlik beki çok şeydir ama sevgi saygı yoksa hiç bir şey dir. Küçük bir kızın başına ne kadar felaket gelebilir deseler ben bulakadarını tahmin edemezdim. Okumak isteyen arkadaşlar muhakkak okumalısınız sizde Ala'yı sevecek acımak yerine anlayacak sınız.
( Şunu da söylemeden geçemeyeceğim kitaplar kesinlikle dizi sineme tiyatro ya yansıtılmamalı herşeyin orijinali ve ilki güzeldir dizi ile alakası yok kitabın)
Kitapla kalın 1k ailesi :)
Hayata DönGülseren Budayıcıoğlu · Remzi Kitabevi · 202011,7bin okunma
HAYATI ERTELEME ...
Kırmızı elbisesi gardrobunda asılıydı, Annem ölürken,
O tüm yaşamı boyunca giydiği,
Dizi dizi koyu renkli, eski elbiselerin yanında,Adeta sırıtıyordu.
Beni çağırmışlardı, Ve annemi gördüğüm anda
Çok fazla ömrünün kalmadığını anlamıştım.
Kırmızı elbiseyi görünce ,ona ;
"Anneciğim, ne kadar güzel bir elbise bu
️•Onlarca yaptığım alıntıdan ötürü rahatsız olup da beni sessize alan arkadaşım hiç sorun değil. Çünkü haklısın.
Kitabın şablonunu bırakıyorum sana. İleride bir baştan bir sondan bir çok şey zırvalayacağım takip etmen kolay olur.
•Kinyas ve Kayra 21 yaşlarında içsel bunalımdan ötürü evden kaçar. Biz onları 29 yaşında ve Afrika’da tanıyoruz.
Her dokunuş, bu doğal ağrı kesici opoidleri salgılatır. Dizi yüzülmüş bir çocuk ağlayarak anneye koştuğunda, annenin dokunuşu yalnızca psikolojik bir avuntu ve güvenlik vaadi değil, acıyı gerçek anlamda geçiren bir etkendir.