Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Passenger

Passenger
@anthologist
Sıkı Okur
Kendime tavsiyeler... “Türk; öğün, çalış, güven” #216643452 #232710812 Human behavior flows from three main sources; desires, emotions, and knowledge... Plato
Irena’nın kafasında alkolün iki rolü var: fantezilerini özgür kılıyor, cüretini cesaretlendiriyor, cinselliğini artırıyor ve aynı zamanda belleğini perdeliyor. Vahşice, şehvetle sevişiyor ve aynı zamanda unutuşun perdesi kösnüllüklerini her şeyi silen bir geceyle gizliyor
Reklam
Uyumları tam, çünkü Irena da, yıllardan beri ne telaffuz ettiği, ne işittiği kelimelerden tahrik olmuş durumda. Bir açık saçıklık patlaması içinde tam bir uyum! Ah hayatı, nasıl da zavallıydı! İşlemediği bütün günahları, gerçekleştiremediği bütün sadakatsizlikleri, bütün hepsini, açgözlülükle yaşamak istiyor.
Şimdi istediği, hiçbir minnet duygusu olmaksızın aşk! Ve böyle bir aşkın bedelinin cüretkâr ve çok tehlikeli bir eylemle ödenmesi gerektiğini biliyor. Çünkü, aşk hayatında, asla cüretkâr olamadı, hatta bunun ne anlama geldiğini bile bilmiyordu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Vedalarda başarısız olan kavuşmalardan pek büyük bir şey bekleyemez.
Çünkü o erkeğini hiçbir zaman kendi seçmedi. O hep seçilen oldu. Martin’i sonunda sevdi, ama başlangıçta o, annesinden kurtulmak için bir fırsattı.
Reklam
Erotik ilişkiler bütün bir yetişkinlik hayatını doldurabilir. Ama, eğer bu hayat çok daha uzun olsaydı, fiziksel gücün çökmesinden de önce, bıkkınlık tahrik olma kapasitesini boğmayacak mıydı? Çünkü birinci, ikinci, yüzüncü, bininci ya da on bininci sevişme arasında son derece büyük bir fark var. Tekrarın gülünçleştiği, hatta olanaksızlaşmasa da kalıplaştığı uç sınır nerede bulunuyor? Ve bu sınır aşıldığında bir kadınla bir erkeğin aşk ilişkileri ne olacak?
Ruhu bomboş, hiçbir şey duymuyor, tıpkı metnini ezbere okuyan ve artık ne söylediğini düşünmeyen bir aktörün ruhu gibi.
“Prague is my town!" diye bağırıyordu heyecanla. Bu kente âşıktı: Ülkenin her köşesinde köklerini, anılarını, ölmüşlerinin izlerini arayan bir yurtsever gibi değil, kendini şaşırıp hayranlığın kollarına bırakan bir turist gibi, bir lunaparkta gözleri parlayarak dolaşan ve oradan ayrılmayı hiç istemeyen bir çocuk gibi.
Telefon tekrar çaldı. Açtı ve bu kez onu tanıdığından emindi: "Nihayet!" - Senin bu 'nihayet’in beni o kadar mutlu etti ki! Telefonumu bekledin mi? - Sabırsızlıkla. - Sahiden mi?
Geride bıraktığımız hayatın, karanlıktan çıkıp gelmek, bizden şikâyet etmek, bizi yargılamak gibi kötü huyu var.
Reklam
Günlükten boş bir sayfa kopartıyor, bir kurşunkalem alıyor ve cümleyi aktarıyor: ‘Hüznünde yüzdüm'. Uzun uzun iki yazıya dalıyor: eskisi biraz acemice, ama harfler şimdikiyle aynı biçimde.
"Kaynağını gerçek bir tutkudan almayan sadakat ne kadar da bıktırıcı."
Ama anılarda kaybedecek zaman yoktur.
Ardımızda bıraktığımız zaman daha geniştir, bizi geri dönmeye çağıran ses daha karşı konulmazdır.
Şimdiki zamana bağlılığı anılarını kovdu, onu anıların müdahalelerine karşı korudu; belleği kötü niyetinden bir şey kaybetmedi, ama ihmal edip bir köşeye atılınca Josef'in üzerindeki gücünü kaybetti.
Boşuna çaba:
Belleğinin kendisinden nefret ettiğini, onu sadece kötülediğini çok iyi biliyordu; bu yüzden ona inanmamaya ve kendi hayatına karşı daha hoşgörülü olmaya zorlamıştı kendini. Boşuna çaba: geriye bakmaktan hiç hazzetmiyordu ve bunu mümkün olduğu kadar az yapıyordu.
2.403 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.