"En iyi zamanlardı, en kötü zamanlardı, bilgelik çağıydı, aptallık çağıydı, inanç devriydi, kuşku devriydi, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, umudun baharıydı, çaresizliğin kışıydı."
Bir kabile reisinin Avrupa'ya seyahatindeki izlenimlerinden modern çağa bakışı.
Kabilesini uyandırmak ve onlar için modern insanlara karşı önlem almak amacıyla ele aldığı konuşmalardan oluşan bu eser, moderniteden nasibini almış biz okurların da istifade edebileceği ve silkinip farklı bir doğruya adım atmamızı sağlayacak sıra dışı bir
Batlamyus Zodyak'ı evlere ayırır, bu evlerin her biri hayatın belli bir yönünü temsil eder. Bunlarla ilgili ileriki bölümlerde Batlamyus'un evlilik, hayat kal itesi ve kendisinin "ruhun hastalıkları" olarak gördüğü hırs, savurganlık, aptallık ve benzeri diğer konularda söyleyecek çok sözü vardır.
"En iyi zamanlardı, en kötü zamanlardı, bilgelik çağıydı, aptallık çağıydı, inanç devriydi, kuşku devriydi, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, umudun baharıydı, çaresizliğin kışıydı."
-İki Şehrin Hikayesi
1940' lı yıllarda, günümüz görülmüşçesine nasıl böyle bir eser yazılır hayretler içerisinde okudum. İnsanların her anının izleniyor olması ve her şeyin kontrol altına alınması beni çok etkiledi. Ülke Büyük Birader adı verilen bir liderin diktatörlüğü altındadır. Büyük Birader şehrin her yerine yerleştirilen hatta insanların evinde bile bulunan
"En iyi zamanlardı, en kötü zamanlardı, bilgelik çağıydı, aptallık çağıydı, inanç devriydi, kuşku devriydi, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, umudun baharıydı, çaresizliğin kışıydı."
Dünya o kadar kirlenmiş ki hem maddi, hem manevi olarak, artık yaşanacak ve sevilebilecek bir yanı var mı, tereddüt ediyorum. Doğa Ana var bir yeşil ve güzel olan, ama onu da kirletiyor insanlar. Sadece kirletmekle kalmıyor, yakıyor, kesiyor, biçiyorlar. Bir düzenin olduğunu ve o düzeni bozmamak gerektiğini anlamıyorlar; sadece kirletiyorlar.
Robert Musil'e giriş 101 kitabı :)
Yazarın üslubuna alışmak isteyenler için ideal bir kitap, zira niteliksiz adam'ı güm diye okumaya başlayacak kadar cesurlardan değilim.
Kitaptan şöyle bir cümle aktarayım;
'Aptallık üzerine konuşan biri aptal olmadığını varsayar, böylece kendini zeki göstermiş olur, oysa bu aleni bir aptallık işaretidir ' diyor.
Musil (kendini de kefeye koyarak) aşırı paradoks barındıran bu mevzuyu, biraz yetersiz açıklamış. Bu kitap aslında bir konuşmasının yazıya dökülmüş hali. Eksik hissettirmesi bundan kaynaklı bence.
Kendisinin de söylediği gibi; aptallık zeka eksikliği değil, daha çok duygu hatasıdır, üstelik tam olarak kavranması imkansızdır.
Ben beğendim, tarzına alışmak isteyenlere tavsiyemdir.
Robert Musil her ne kadar geçtiğimiz yüzyılın en büyük romancılarından biri olarak kabul görse de ne yazık ki başyapıtı "Niteliksiz Adam"ı henüz okuma şansı bulamadım. Yazarla tanışma kitabım olan bu eserde Musil'in 1937 yılındaki bir konferansta verdiği demeç bizlerle paylaşılmış. Aptallık üzerine konuşmak için işe aptal olmadığınızı kabul ederek, zeki bir insan olduğunuzu bilerek başlamak gerektiğini ve bunun da en büyük aptallık olduğunu söyleyen Musil derin bilgi birikimi ve olaylara bakış açısı ile entelektüel bireyin nasıl olması gerektiğini her sayfada adeta yüzümüze vuruyor. Aptal gözükmenin bazı şartlarda zekilik ve zeki gözükmenin ise bazı durumlarda aptallık anlamına geldiğini belirterek bizi paradokslara sürükleyen yazar ahlak ve kibir gibi konulara da değinerek güzel bir beyin jimnastiği fırsatı sunuyor biz okuyuculara. Aptallık üzerine konuşan ve kendisinin aptal olmadığından emin olmayan bir entelektüelin gözünden insanlığın küçük bir portresine bakmak isterseniz okumanızı tavsiye ederim.