Kalırsan, sende kendimi bulurum, gidersen kendimde beni...
Kal demeyeceğim ama gitme, yine de sen bilirsin.
Kayıpsam, kayıp kalayım bana bir şey olmaz,
Ama kalırsan, kendimi tanırım, kendimi bulurum.
Bilirsin işte, ben kendimden gidince hiçbir yere varamam,
Kendimden geçince bir daha ben olamam.
Beni ben yapan senden ziyade,
Bana benlik katan senden ötürüyüm.
Gitme demem, ama kal yine de,
Bakarsın kayıplardan bir yol buluruz.
Hep merak ederdim küçükken, elimizden kaçıp gidince balonlar nereye ulaşırlar?
Belki onlarla rastlaşırız...
İki kişi olunca ıssız olmaz hiçbir yer,
Gezer, dolaşır yine geliriz.
Gel demem ama yine de sen gel,
Bakarsın ki mutlu oluruz.
İhtimal olsun ama ihmal olmasın,
Kayıp olmanın zorluğunu bilirim,
Beni ara demeyeceğim ama sen yine de beni bul.
Yazarın okuduğum ilk kitabiydi. Eyvallah serisini okuduktan sonra okusam daha iyi olacaktı sanki. Hataya düşmüş "açık" bir günahkar olaraktan, kitabi okurken ötekileştirildiğimi hissettim. Fesleğen gibi yarı melankolik, depresif bir arkadaşım olsa ona katlanabileceğim maksimum gün sayısı üç.. Kitabın dili 20 li yaşlarının başında bir
Bir süredir çoğunluğu yabancı yazarlardan oluşan kitapları okumaktan dolayı bu kitap bana tokat gibi geldi. Hani vursan yerinde gül açar deriz ya, tam deyim yerindeyse ; bu hissi yaşadım. Buram buram Anadolu havası içime işledi. Yer yer şive, beyitler, dörtlükler ve hatta bölüm bölüm anlatılan hikayenin başlığına yapılan süslemeler bile bize ;
Gökçe uyan hadi, uyan Gökçe.. Bir kitap arasında da kitap bittikten sonra da bu kadar uyunmaz. Amaa.. Ama diyorsun bu kitap beni yordu. Evet ama işte bu yüzden kalk, uyan, çık yorganının altından. Sen zannediyor musun ki bu anlatılan insanlığın hikayesi de senin hikayen değil. Tam da senin hayatın işte, lunaparkın ışıkları yanmayacak boşuna
Eksik parçamı arar gibi seni arıyorum ben. Sen de beni ara. Boşluğunu doldur, eksiğini tamamla. Aç kapılarını. Elinle koymuş gibi bıraktığın yerde bul beni. Gel neredeysen. Cennet olsun yeniden.
Ülkemizde çok yanlış bir düşünce yapısı var: "Çocuk bakmak tecrübe işidir, okuyarak izleyerek öğrenemezsin"
50 yaş üstü bir grupla bile konuşurken çocukluktan kalma travmasını anlatıyor ve sesinin titrediğini görüyorum.
Kimisinin 5 çocuğu var ve 5.si gerçekten tam yetişmiş, çünkü artık nasıl yetiştireceğimizi biliyoruz diyorlar.
. . .
ŞİİR-MİİR
K/aralamalar
(Not: Mükerrer kayıtlar, sâir hata ve düzenlemeler bir ara yapılacaktır inşallah, diyelim... Bu hususta okurlardan özür dileriz...)
Bu eser bizlere ithaf ediliyor, İNSANA! Başımızın üzerinden büyük bir rüzgar geçiyor okurken, her sayfasında, her satırında. Ruhumuzda sıkışıp kalmış ve patlamamış yalnızlık bombasının pimini çekip çekmemek yine ruhumuzda bulunan ikiliklerin (Maneviyat ve maddiyatçılık) birbiriyle durmadan çatışmasının bir tercihi. İkisini de isteyince sonu