Çağdaş toplumlarda incinmek ve diğerlerini incitmek eskiden olduğundan daha kolay, İnsanlar birbirleriyle eskisine oranla daha çeşitli biçimlerde ilişki kuruyorlar. Bunun sonucu kendımizi koruyacak savunma sistemleri geliştiriyoruz, incinmemek ıçın diğer insanlara tereddütle yaklaşıyoruz. Diğer insanlara Zarar vermemek için onlarla ilgilenmemek, her ınsanın kendi başının çaresine bakmasını gerektiriyor. Bunun getirdiği yalnızlığa dayanamayan birçok kişi alkol, uyuşturucu madde, vb. araçlarla çevresine yabancılaşmasının verdiği acıdan kurtulmaya çalışıyor. Hiçbir şeye bağlanamamak insanın boşluk ve anlamsızlık duyguları yaşamasına neden oluyor.
Sayfa 31 - Metis Yayınları 26. BasımKitabı okudu
Geleneksel toplumlarda davranışların çoğu diğer insanların beklentilerini karşılamak için yapılır. Dostlar, düşmanlar ve insanın önem verdiği diğer kişiler, onun benliğini biçimlendirirler. Çağdaş toplumlar ise insanın varoluşundan haberdar olabilmesine ve kendi iç yaşantısı doğrultusunda davranmasına öncelik tanır. Bir başka deyişle, bir insanın gerçek kimliği, yaşadığı olayların ne olduğuna değil, o olayların kişi tarafından nasıl yaşandığına göre belirlenir.
Sayfa 27 - Metis Yayınları 26. BasımKitabı okudu
Reklam
_Derin acılar, insanı seçkinleştirip diğer insanlardan farklı kılar. _Wagner, çok derin acılar çeken biri – diğer müzisyenlerden üstün yanı da bu. Her alanda Wagner'e ve bestelediği müziğe hayranım. _Derin acılar çekmiş her insanın ruhsal iğrençliği ve gururu, bir kişinin ne kadar acı çektiği, neredeyse onun değer dizgesi içerisindeki yerini
Marşlar, emirnameler, tüzükler, kanun maddeleri, yemin metinleri, ant içme törenlerinde kullanılanlar hasılı özü bakımından kapalı bütün metinler travmatik özellikler taşırlar ve insan özgürlüğüne müdahale ederler. Kapalı metin, ruhu itibarıyla onu yazanın açık ve saklı amacına bağlı olarak kitleyi kontrol altına alma, yönlendirme, şekillendirme, harekete geçirme amacını da güder, Özgür toplumlar, çağdaş dünyada demokratik toplum diyoruz onlara bu tür travmatik propagandalardan kurtularak bireysel özgürlüğün özünü açarlar ve bireysel özgürlük kendiliğinden toplumsal şuura kavuşur. Bu şuuru örüp yaşatacak sivil toplum kuruluşları, partiler dahil, özgürce ve kendi aralarında rekabet ederek toplumu insan adına ayakta tutarlar. Oysa kapalı metinlerin ana hedefi birey değil devlettir ve devletin elinde toplum şekilsiz yapıya karşı gücü elinde tutanın amacına göre şekillenip değişir
Bugünün çağdaş dünyasında bilinçsiz bir kurtuluş yoktur. Bilinçsizce sınıf atlamak, insana hiçbir çözüm getirmez. İnsan, hep toplumsal yaşamı, hem iş hayatı, hem kendi iç dünyası hem özyaşamı için bilinçlenmek zorundadır. Hiçbir toplumsal sınıfın insanı, bilinçsiz ve kendi sınıfından soyutlanarak (yani ayrılarak), sınıf atlamaya çabalayıp bir çözüme ulaşamaz. Para ve maddeye bağlanıp dünyada "kendi paçasını kurtarmak" terimi, artık çağdaş dünya insanı için geçerli değildir. Ve özellikle o insan, Türkiye gibi bir ülkenin insanı ise. Bireysel kurtuluş diye bir yaşam biçimi yoktur. İnsan, her zaman topumsal bir yaratık olduğunu kavrayıp kendi sınıfının bilinçlenmesi ve daha insancıl koşullara kavuşması için çaba gösterdikçe mutlu olabilecek, yaşamını değerlendirecektir. Yaşam, şöyle bir yaşanıp geçmek için varolmak değildir. Aksine insanları, en insancıl yaşamlara ulaştırmanın mücadelesinin verildiği bir olgudur. Bilinçsiz bir yaşam, insan yaşamı değildir.
Sayfa 44 - Yapı Kredi Yayınları • Şubat 2015 /44ü '45'e bağlayan sayfalardan alıntı
Erotisme
Evet, "kemal-i rezalet" mahkemeye düştük! Sebebi şu: Romanın bir yerinde, kız soyununca, vücudunun tüyleri kızıl kızıl beliriyormuş, "umumi ahlâk ve âdaba aykırı" bir şeymiş! Bu dediğim, yirmi yıl önceki hikâye. O tarihte, düpedüz müstehcenle; cinselin, estetiğin merceğinden geçmiş biçimi olan erotisme arasındaki önemli farkı,
Sayfa 171 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 5. basımKitabı okudu
Reklam
Bunların olacağını önceden bilmek için orada olmaya gerek yok. Sen gereğinden çok cami açılmasını destekle, Arapça ve Kuran kurslarına göz yum ve onların zamanla olağanlaşmasını sağla, yüksekokullarında, ortaöğretimde yaradılış görüşünü okutmaya çalış, din derslerini bütün ortaöğretimde zorunlu kıl, Ramazan mahyalarında “En hakiki mürşit dindir” sözünü gözlere sok... Buna “Devlet eliyle irtica yaratmak” denmez de ne denir? Sola karşı sağı destekleme politikasının ürünlerini topluyoruz. Oysa solun dinle bir alıp veremediği yoktur; onun asıl işi, ulusal gelirin hakça paylaşılması, sendika özgürlüğünün, insan haklarının sağlamca kurulması ve korkusuzca sürdürülmesi, siyasal haklarda eşitlik, kültürden, sanatlardan eşitçe pay alma, yurtta ve dünyada barışın kurulma ve korunmasından yana olma gibi, dinle ilişkisi bulunmayan çağdaş ilkelerdir.
Sayfa 58 - RKKitabı okudu
Guy de Maupassant Roman Üzerine
Burada, asla ilişikteki romancığı savunma niyetinde değilim. Tam tersine, anlaşılmasını sağlamaya çalışacağım düşünceler daha ziyade Pierre ve Jean'da teşebbüs ettiğim psikolojik inceleme türünün eleştirisini gerektirecektir. Genel olarak Roman'ı ele almak istiyorum. Yeni bir kitabın çıktığı her sefer, aynı eleştirmenlerin aynı
Ama Alman ırkçılığını asıl etkileyen Gobineau'dur. Fransa'da sadece bir edebiyat ucubesi olarak görülen paradoksal düşünür, Wagner ve Chamberlain'in girişimleri sayesinde Almanya'da beklenmedik bir şansa kavuşmuştur. İnsan Irklarının Eşitsizliği Üzerine Deneme (1853) adlı eserinde ırklar arasında bir hiyerarşi oluşturur ve ayrı ırktan olanların çiftleşmelerine karşı çıkar: Bütün ırk karışmalarında, der, hep aşağılık ırklar üstün gelir. Dolayısıyla ona göre, çağdaş insanların gerilemesindeki ana neden budur. Irklar hiyerarşisinin en tepesine âri ırkı oturtur, ona göre bunun en kusursuz temsilcisi Almanya'dır.
Fransa’da çıkan bir anti-roman akımı var: hemen biz de Türkiye’de romanı öldürüp gömüyoruz. Batıyı ve bizi en iyi tanıdığını düşündüğümüz yazarımız “roman öldü yaşasın deneme” diyebiliyor.
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.