"Hayaller denizi düşlerken, bakışlar uzaklarda görülecek bir maviliğin düşüne düşmüş. Gece ile gündüzün, sıcak ile soğuğun yer değiştirmesi, aydınlık ile karanlığın günler, aylar süren kapışması sürmüş de sürmüş. Sabırlar erimiş, güç ve takat bitmiş. Umutlar dualara tutunmuş."
"Kadın kimine göre bir sihirbaz, kimine göre bir melek, çoğunluğun kanaati Allah'ın Firavn'u cezalandırdığı sevgili bir kul."
Reklam
aşk - sevgi
"Sevgide mekân olurdu, aşkta ise asla. Aşk mekânsızlıktı. Sevgi nefsin eliydi, cisimle bağlıydı. Sevgisi cisimde olanlar için mekân önemliydi. Aynı mekânda paylaşım olmadan sevgi boyutu teselli olmazdı. Aşk, sevginin kalbe ulaşmasıydı. Aşka ulaşan sevgi için mekâna ve zamana ihtiyaç yoktu. Sevgi nefistendi, aşk kalpten. Nefis, mekâna ihtiyaç duyduğu için sevgisini dünyada isterdi, paylaşım arardı. Kalp, mekân ve zamanı aştığı için paylaşım derdi bulunmazdı. Sevgi kalbe ulaşıp aşk kimyasına erenlere bu dünyada hep ayrılık vardı. Rahatlamıştım."
Aşk-ı Sükun
"Aşk bidayette yanmaktı, yanarken de varlık boyutuna tutunmaktı. Aşk, dış boyuttaki yanmayı bitirince, içte, için için yanmaya başlardı ve bu aşamada kucağındaki yanmayı kalbe atardı. Kalp, aşk denen ateşle tutuşup, binlerce yıllık yanmayı içine alarak kendi başına usul usul yanmaya devam ederdi. Aşk, kâinatın yaratılış mayasıydı ve bu maya insanda tevhit (birlik) olarak kalbe yansımıştı. Onun için kalp, aşk dendiğinde Bir'i isterdi. Kalp, aşkı hep Bir'i ile yaşardı. Kalp aşk sırrındaki kimyasını belirlemişti: "Aşk birlik fermanıydı" Aşkta paylaşım ve kıskançlık olmazken, sevgide paylaşım olurdu. Aşk birliğe ulaşmaydı. Aşkta kesret yoktu ki paylaşım ve bölünme sıkıntısı olsundu. Sevgisi aşka ulaşmayanlar paylaşma derdine düşerdi. Sevgi pay edilirdi, ama aşk vahdet diliydi. Kalbin birlik boyutu aşkta vardı ve birlik aşla var olmuştu. Erkek kalbi kainatı temsil ederken, kadın kalbi iç âlemi temsil etme vazifesini almış ve adına da aşk denmişti. Paylaşım burada başlamıştı. Erkek tevhidi (birliği) kâinat çapında temsili üstlenirken, kadın tevhidi temsilde aşkla kalpte kalmıştı. Erkek dış âlemdi, kadın iç âlem. Erkek âfâki daireydi, kadın enfüsî daire. Onun için aşk dendiğinde her dem iç âlemin temsilcisi kadın akıllara gelir olmuştu."
Aşk-ı Sükun
"Dil kelamı susunca kalp kelamında aşkı okuduk harf harf. Duygu kelamında muhabbetten kelamlar yazdık çöllere kadar. Sır kelamında kulluğa yol aldık... Meğer sevgiymiş kelamla dile gelen, sevgi nefisten kalbe dökülüp aşka ulaşınca kelamın dili tutulur, tüm kelamlar hamûş olurmuş. Anladım aşk gözde değil ruhta, kelamda değil sükûttaymış. Sessizliğin kelamında derin bir soluk alıp yola koyulduk, kelamsızlığın sonsuz kelamında... "
Siyah kalbin temsili rengiydi. Süveyda-yı kalp karaydı, ama tüm nuraniliğin yansıma noktasıydı, kalbin görme alanıydı. Görme de öyle değil miydi; gözün beyazı görmez de karası görür , gösterirdi her şeyi.
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.