Ah, aşkın ilk zamanlarında öpücükler nasıl da kendiliğinden çıkıverirler ortaya! Mayıs ayında kırlardaki çiçekler gibi dip dibe fışkırırlar; bir saat içinde karşılıklı verilen öpücükleri saymak, bu çiçekleri saymak kadar zordur.
Aşkın gizemini anladığımı söyleyemem, ama bu yaşadığım şey, bir kadınının bedenini kullanmanın da ötesindeydi. Dünyanın yukarılarına kaldırılmak, korkuyu ve ıstırabı aşmak ve kendimden daha büyük olan bir şeyin parçası olmaktı bu. Kendi zihnimin karanlık hücresinden çıkarılmış ve başka birisiyle bir bütün haline getirilmiştim.
...
Dışa doğru infilak ederek genişliyor, sonra büzülerek içe doğru biçimleniyorduk. Bu varoluşun - gece ve gündüz nefes alıp vermenin ve kalp atışlarının - ritmiydi ve bedenlerimizin ritmiyle birleşip zihnimde yankı buluyordu.
...
Zihnimdeki o gri, kasvetli örtü kalkmış ve beynimin içine deler gibi bir ışık girmişti (ışığın insanın gözlerini kör etmesi ne kadar tuhaf!) ve bedenimi özümseyen o muhteşem denizin içinde tuhaf bir şekilde vaftiz edilmiş, yıkanmıştım. Benim bedenim vermenin, onunki ise almanın verdiği zevkle titremişti.
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
Siz böyle olsun istemezdiniz
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı.