Gençliğin tanımı nedir diye sorsanız, ne yaş ile açıklarım, ne kendini zinde hissetmekle. Bence gençliğin sırrı bambaşka bir yerde. Şu dünyayı kocaman ve rengârenk bir tiyatro sahnesi görüp, kendini de başrole (ya da ona yakın bir konuma) yerleştirmek demek, aslında genç olmak. Önemli şeyler yapacağına, bir fark yaratacağına, eski usulleri değiştirebileceğine, velhasıl değişimin mümkün olduğuna inanmak. Bundan dolayıdır ki altmış yaşında da genç olmak mümkün. Ya da tam tersine, yirmisinde bile gençliğini tam olarak yaşayamamak. Yaşlılık ise başrolden (ya da başrol arayışından) vazgeçip usulca sahneden inmek, seyirci sıralarına oturmak demek. Hayata biraz daha uzaktan bakmaya başlamak ya da kenardan. Daha fazla tevekkül. Hepimiz yaşıyoruz galiba bu dönüşümü. Kimilerimiz daha erken, kimilerimiz daha geç, belki de tek farkı bu. Aile kurumu bu değişimi hızlandırıyor. Çoluk çocuk sahibi olduktan sonra daha çabuk vazgeçiyoruz başrol oynama sevdalarımızdan, hırslarımızdan. Hele emekliye ayrılıp bir de torun sahibi olduk mu daha bir rahat gömülüveriyoruz seyirci koltuklarına. Dünyayı değiştirmeyi başkalarına bırakıyoruz. Ruhu ve kalbi genç olanlara.
İkinci Söylence
Bu söylenceye göre Zeus yine Dionysos'un babasıdır ama annesi Persephone'dur. Persephone'u arzulayan Zeus bir yılan kılığına girer ve onunla çiftleşir. Bu ilişki sonucu Zagreus dünyaya gelir. Minik oğlanın boynuzları vardır ve yılanların tacını taşıyarak dünyaya gelir. Hera Zeus'un gayrimeşru çocuğundan nefret eder ve onu yok etmek ister. Çocuğu kaçırıp Titanlara teslim ederek onu öldürmelerini ister. Bazı söylencelerde Zagreus çeşitli hayvanların kılığına bürünerek Titanların elinden kaçmaya çalışır. Ama sonunda Titanlar Zagreus'u yakalayıp parçalar. Kalbi dışında her parçasını pişirip yerler. Athena duruma el koyar ve kalbi çalarak Zeus'a verir. Zeus kalbi Semele'ye verir ve onu yemesini emreder. Kadın söyleneni yapar ve kalbini yediği çocuğa hamile kalır. Çocuk ikinci kez doğduğunda ona Dionysos adı verilir.
Sayfa 117 - PdfKitabı okudu
Reklam
Çalışma kirletmez. İşinden gelen bir işçiye hiçbir zaman: “Kirli” deme, yalnız “Elbiselerinin üstünde işinin izleri, işaretleri var. “ de. Bunu hiç unutma.
BECKMANN Öyle ya, boş ver! Haykıran bir kalbin, bir cinayet işlemek isteyen bir kalbin olsun da boş ver! Harcanan gaza acıyan bu bedbahtları öldürmek isteyen biçare bir kalbin olsun da! İnsanın bir kalbi olsun da, anlıyor musun, Elbe'nin derinliklerinde uyumak isteyen bir kalbi! Bu kalp, sesi kısılana kadar bağırdı da çığlığını hiç kimse
Sayfa 86 - Can YayınlarıKitabı okudu
"Çocuk kalbi affeder ama asla unutmaz!"
Sayfa 200Kitabı okudu
Göçmenlerin iki kalbi vardır diyor Ali Ayçil. Biri ülkesinde atarak ilerler. Diğeri geldiği yerde. İki kalp iki çocuk gibi en kısa mesafeden birbirine sarılıp ağlamak ister. Dünyanın en gözü yaşlı hipotenüsü oluşur böylece. Kalp körleri ise bin kalp de taşısalar bir araya gelip kavuşamazlar. Hep paralel. Hep teğet. Hep bekleyen iki nokta.
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.