Tarımla birlikte başlayan ve tarım aracılığıyla ilerleyen, doğayı boyunduruk altına alma projesi devasa boyutlara ulaşmıştır. Uygarlığın ilerleyişinin “başarısı”, daha önceki insanlığın istemediği o başarı, giderek yakılmış bir cesedin küllerini andırmaktadır. James Serpell bu durumu şöyle özetlemiştir: “Kısaca ifade etmek gerekirse, yolun sonuna geldiğimiz anlaşılıyor. Artık daha fazla büyüyemeyiz; daha fazla tahribat yaratmadan üretimi yoğunlaştırmamız mümkün değil; ve dünya hızla bir çöplüğe dönüşmektedir.”
Sayfa 130
Chartrad derin bir nefes almıştı. ''Ben bu kadir-i mutlak ve esirgeyen olayını anlamıyorum.'' Camerlengo gülümsemişti. ''kitab-ı mukaddes'i mi soruyorsun?'' ''Çalışıyorum.'' ''Aklın karıştı çünkü incil Tanrı'yı kadiri mutlak ve iyiliksever olarak tarif ediyor.'' ''Kesinlikle!'' ''Kadiri mutlak...İyilikseverin anlamı Tanrı'nın her şeye
Reklam
Dünün mucizesi bugünü olağan durumu oluverir. O andan itibaren yeryüzünün kalbi aynı anda çarpar; insanlık artık aynı zamanda dünyanın bir ucundan diğerine kendisini dinleyerek, izleyerek ve anlayarak yaratıcı gücü sayesinde tanrılaşarak her yerde var olarak yaşar. İnsanlık, hiç durmadan bu muazzam birliği bozmaya ve yaşamın tüm unsurlarına hükmetmesini sağlayan araçlarla kendini yok etmeye çalışmayıp zaman ve mekan üzerinde elde ettiği zafer sayesinde sonsuza dek bir arada yaşayabilseydi, ne güzel olurdu!
Sayfa 181
İnsanlığın her zaman varlığını sürdüren bir durumu olarak “burjuvalık", bir denge sağlama, insan davranışındaki sayısız aşırı uçlar ve karşıt çiftler arasında dengeli bir orta yolu ele geçirme çabasından başka şey değildir. Bu karşıt çiftlerden birini, örneğin bir ermişle zevkperest bir kişiyi ele alırsak, benzetimiz daha iyi anlaşılacaktır. İnsan, kendini tümüyle manevi değerlere, Tanrıya yaklaşma çabasına, ermişlik idealine adama olanağına sahiptir. Bunun tersine, kendini tümüyle içgüdüsel yaşama, duygularının isteklerine teslim edip çabasını anlık bazların kazanımına yöneltme olanağıyla da donatılmıştır. Birinci yol ermişliğe, manevi şehitliğe, Tanrı uğruna kendini feda etmeye; ikinci yol ise zevkperestliğe, içgüdüler uğruna canını vermeye, çürüyüp kokuşmalar uğruna kendini gözden çıkarmaya götürür kişiyi. îşte orta sınıf insanı bu ikisi arasındaki ılıman iklimde yaşamaya çalışır. Asla kendini gözden çıkarmaz, ne çilekeşliğe ne de zevkperestliğe adar kendini, asla canını vermeye kalkmaz, asla yok olmayı istemez. Tersine, onun ideali nefsinden el çekmek değil, ben'ini ayakta tutmaktır, ne ermişlik ne de onun karşıtı uğrunda çaba harcar.
Sayfa 50 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Melekler ve şeytanlar
Bu dünya da korkunç şeyler oluyor. İnsanlığın yaşadığı trajedi Tanrı'nın aynı anda hem herşeye gücü yeten,hem de iyi kalpli olmadığının ispatı gibi. O bizi seviyor ve durumu değiştirecek gücü var. O zaman acıyı önlerdi öyle değil mi?
"Bilim, ahlaki değerleri zayıflatmakla suçlanagelmiştir, ancak bu yanlıştır. Bir insanın ahlakı daha çok, sevgiye, eğitime ve insan ilişkilerine bağlıdır ve dinden herhangi bir destek almasına gerek yoktur. İnsanlar ceza korkusuyla ve ölümden sonra ödüllendirilme umuduyla hizaya sokulmaya çalışılırsa, elbette insanlığın durumu da üzücü bir hal alır." ALBERT EINSTEIN
Reklam
848 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.