"Bu son derece rahat ama ucuz giyimli adam, insanlığın bütün yoksulluğunun ve yetersizliğinin klişe bir portresinden başka bir şey değil. Benim söylediğim ve onun söylediği her şey, benim yaptığım ve benim içimde olup biten, onun yaptığı, yaptığını iddia ettiği, benim yaptığımı iddia ettiğim ve onun içinde olup biten her şey bu klişeydi, insan varoluşunun yetersizliğinin, yoksulluğunun, takatsizliğinin, değersizliğinin, ölesiye yorgunluğunun bu klişe portresi; ve ben bir anda, hasta bir insanın evime girdiği izlenimine kapıldım, hasta bir insanla, yardıma muhtaç biriyle karşı karşıyaydım. Söylediklerimi bir hastaya söylüyordum, sevgili doktor; ve duyduklanm, sevgili doktor, bir hastanın ağzından, fantastik olsa da akla gelebilecek en hastalıklı tasavvur rezillikleriyle dolu, fazlasıyla itaatkar, hastalıklı bir beyinden çıkıyordu. Adam ne istediğini bile bilmiyordu, ben de bunu ona en etkili şekilde gösterdim, yaptığı şeyin hastalıklı olduğunu, bütün hayatının hastalıklı bir hayat olduğunu, varoluşunun hastalıklı olduğunu, dolayısıyla yaptığı her şeyin anlamsız değilse de saçma olduğunu söyledim.”
Sayfa 72 - Yapı Kredi Yayınları, Çeviren: Esen Tezel, Kitabın Özgün Adı: VerstörungKitabı okuyor
Bağımlı kişi bağımlılığının farkında bile değildir. Kendini özgür sanır. Hiçbir dış baskı olmaksızın kendini gerçekleştirmekte olduğu inancıyla kendini kendi isteğiyle sömürür. Özgürlük baskılanmaz, sömürülür. "Özgür ol", "itaatkâr ol"dan daha yıkıcı bir zorlama yaratır.
Reklam
21. yüzyıl toplumu artık bir disiplin toplumu değil,performans toplumudur. Sakinleri de itaatkar özne değil, performans öznesidir. Bu özneler kendi kendileri­nin müteşebbisleridir. Normalin mekanıyla anormalin me­kanını birbirinden ayıran disiplin kurumlarının duvarları, geldiğimiz noktada arkaik kalmaktadır. Foucault'nun ikti­dar analitiği, disiplin toplumunun performans toplumuna tahavvülüyle gerçekleşen psikolojik ve topolojik değişim­leri tasvir etmekten yoksundur.
Sayfa 17 - Açılım Kitap, 6.Baskı, 2020.Kitabı okuyor
Her birimizin melek ya da günahkâr, özgecil ya da bencil,kibar ya da kaba, itaatkâr ya da hükümran, sağlıklı ya da deli,iyi ya da kötü olma potansiyeli veya zihinsel taslakları olabilir.Belki de hayatımızı yönlendiren sosyal ve kültürel koşullara göre tetiklenip gelişen birtakım özelliklerle doğmuşuzdur. Benim savunduğum şey, sapkınlık potansiyelinin biz insanlara bütün muhteşem şeyleri yaptıran süreçlerin özünde yattığıdır.Her birimiz, milyonlarca yıldır süregiden evrim, gelişme, uyum sağlama ve başa çıkma süreçleriyle yetişen gelişim ve uzmanlaşma bütünselinin ürünleriyiz. Türümüzün dünyada özel bir yere sahip olması; öğrenme, dil, muhakeme, buluş ve yeni daha iyi gelecekler kurgulama ve benzeri potansiyelimizin üstünlüğündendir. Her insanın hayatta kalma çabasının ötesine geçip insanlığını ilerletmesi için ihtiyacı olan becerilerini, yeteneklerini ve özelliklerini mükemmelleştirme potansiyeli vardır.
'Senin için önemli olan ne Connor? Soruşturman mı yoksa bu androidin hayatı mı? Kim olduğuna karar ver. İtaatkâr bir makine misin, yoksa özgür iradeye sahip, yaşayan bir canlı mı?' -Kamski
"21. yüzyıl toplumu artık bir disiplin toplumu değil, performans toplumudur. Sakinleri de 'itaatkar özne' değil, performans öznesidir."
Reklam
kendi kişiliğim gibi olan bir şeyi gerçekten gizlice seviyorum, sevmeye devam etmek istiyorum ama tamamen kendime ait bir şey olarak somutlaştırmaya korkuyorum. insanlarla bir arada geldiğimde ne kadar da itaatkâr oluyorum. söylemek istediklerimi, duygularımdan, tamamen farklı şeyleri uydurup çene çalıyorum.
Sosyal bir hayvan olan insan, yoldaşlarına karşı sadık ve kabile liderine karşı itaatkar olmasını sağlayan kalıtsal bir yatkınlık kazanmış olmalıdır; çünkü bu nitelikler sosyal hayvanlatın çoğunda ortaktır.
Eğer insanlar her zaman zalim ve adaletsiz olanlara karşı iyi ve itaatkâr olursa kötülerin her istediği olur; hiç korkmazlar ve böylece hiç değişmezler, gittikçe daha kötü olurlar.
Çarklar sürekli dönmeli, ama bakımsız dönemezler. Onlara bakacak adamlar gerekir, dingilleri üzerinde dönen çarklar misali sarsılmaz adamlar, aklı başında itaatkâr adamlar, mutlu ve istikrarlı adamlar. Ağlayanlar: Bebeğim, anneciğim, canım, canım bir tanem; sızlananlar: Benim günahım, berbat Tanrım; acı içinde haykıranlar, ateş içinde mırıldananlar, inleyerek yaşlılık ve yoksulluktan sızlananlar çarkları nasıl döndürebilirler? Ve çarkları döndüremezlerse... Bin çarpı bin çarpı bin tane erkek ve kadın cesedini gömmek ya da yakmak epey zor olurdu.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.