Ruh Eşine Dair
Buradan çıkarılabilecek ilk sonuç, insani gereksinimlerin en temel, en büyüleyici ve en karmaşık olanlarından birinin, ebedi bir eş bulma arzusunun tatmin edilmesinin hiç de daha kolay bir hale gelmemiş olmasıdır. UNICEF rakamlarına göre, bugün dünyadaki evliliklerin %55'i hâlâ aileler tarafından ayarlanıyor olsa da -yalnızca %6'lık
Sayfa 243-244
Kuklaya çevirdiler beni şerefsizler. İplerim ellerinde, dershane, sınav, üniversite... Tek marifetim test çözmek. Çoktan seçmeli bir sisteme takıldım; hakikati çoktan ıskaladım. İstanbul'u kaybettim. Bağdat'ı kaybettim. Kudüs'ü kaybettim. Roma'yı unuttum. Hedeflerim süfli: iyi bir fakülte, yüksek maaşlı bir iş, mümkünse güzel bir eş, üstelik çalışan bir eş, eee bu devirde geçinmek zor, sonra güzel bir ev, son model bir araba, çoluk çocuk falan, yaşayıp gideceğiz işte... Kim düşürdü lan beni bu hale?
Sayfa 193Kitabı okudu
Reklam
Kelebeğin ömrü
Gülseren Hanım, Dr. Nüvit Hanım bir hasta gönderdi, "mümkünse hemen alıverin," diye rica etti. Şimdi onu gönderiyorum. Tamam Tuna, bekliyorum. Kapı vuruluyor ve içeri üç hanım giriyor. İkisinin ağlamaktan gözleri kızarmış. Biri ise şaşkın şaşkın etrafına bakınıyor. En yaşlı olan, elime bir kâğıt uzatıyor. Nüvit Hanım'ın bana
Abdullah b. Abbas'ı yakından tanıyan büyük sahabelerden Sa'd b. Ebu Vakkas, ona hayran kalmıştı. Bu hayranlığını şu sözlerle ifade ederek gelecek nesillerin onu daha iyi tanımasına vesile oldu. "Abdullah b. Abbas gibi meseleleri çabuk anlayan, onun gibi akıllı, kavrayışlı, âlim, yumuşak huylu birini görmedim. Hz. Ömer gibi biri bile etrafında Bedir ehlinden pek çok Ensar ve Muhacir varken içinden çıkılmaz muğlâk meselelerde hemen onu çağırır: - Sana yine zor çözülecek bir mesele geldi, der konuyu ona anlatırdı. Hz. Ömer'in sözü bitmeden Abdullah b. Abbas konuyu çözmüş olurdu."
hamza ben seninle o kadar aynı hissediyorum ki
Ağlamak istedim. Yirmi bir yaşında delikanlı adamsın, ağlanır mı? Keşke ağlayabilsem! Yirmi bir yaşındayım ama delikanlı falan değilim. Delikanlı olsam İstanbul'u geri alırdım. Delikanlı olsam Roma'ya dikerdim gözlerimi sonra. Hah! Oysa ben burnumun ucunu görmekten acizim. Kuklaya çevirdi beni şerefsizler. İplerim ellerinde... Dershane, sınav, üniversite... Tek marifetim test çözmek. Çoktan seçmeli bir sisteme takıldım; hakikati çoktan ıskaladım. İstanbul'u kaybettim. Bağdat'ı kaybettim. Kudüs'ü kaybettim. Roma'yı unuttum. Hedeflerim süfli: iyi bir fakülte, yüksek maaşlı bir iş, mümkünse güzel bir eş, üstelik çalışan bir eş, eee bu devirde geçinmek zor, sonra güzel bir ev, son model bir araba, çor çocuk falan, yaşayıp gideceğiz işte... Kim düşürdü lan beni bu hale? Ağlamak istedim. Ağlayamadım. Yirmi bir yaşındayım. Damarlarımda erkek kanı... Kemirgen dişiler dişliyor rüyalarımı. Kotlu makyajlı kemirgenler. Modern fareler. Labirent yosmaları... Amcalarım haftada bir vakıf toplantısında rahatlatıyorlar vicdanlarını. Dernek faaliyetlerini kurumlanarak anlatıyorlar. Ve ekşimiş sohbetleri... Ve kekre toplantıları... Ve tabi Filistin için mayhoş yardım kampanyaları... Başörtülü yengeler kermeslerde yaş pastaların kremasıyla sarıyorlar Gazzeli çocukların yaralarını... Ben Hamza... Yirmi bir yaşındayım. Kova kova acı çekiyorum keder kuyularından. Sizin bundan haberiniz var mı?
DÜŞÜNDÜĞÜNÜ YAPMAK Bankada işe başladığım yıllarda kafamda ülkemize kast edenler kimler, nasıl yapıyorlar ve bunların hakkından nasıl gelirim düşüncesi vardı. Bütün yaşam mücadelem Mustafa Kemal Atatürk'ün yarım kalan devrimini tamamlamak üzerine bir düşünce ile başlayarak bugünlere geldi. Sadece düşünmek yetmez. Sadece eylem yetmez,
Reklam
972 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.