Posta kutumda tek bir şey bile yoktu. Telesekretere mesaj bırakan da olmamıştı. Kimsenin benimle işi yoktu. Olsun. Benim de kimseyle işim yok. Buzdolabından buz çıkarıp, büyük bir bardakta buzlu viski hazırlayarak üzerine de biraz soda ekledim. Sonra elbiselerimi çıkararak yatağa girip, yatağın baş tarafına yığılmış halde küçük yudumlarla viskimi içtim. Her an kendimden geçiverecek gibiydim, ama gün bitimindeki basit törenimi de kaçırmak istemiyordum. Ben, yatağa girişimden uyuyana kadar geçen zaman aralığını her şeyden çok severim. Bir içki kapıp yatağa girer, müzik dinler, kitap okurum. Güzel akşam güneşi ya da temiz havadan hoşlanmak gibi, ben de o anları yaşamaktan hoşlanırım.
"Sevdiklerimiz vardır ki ayrı bulunduğumuz zamanlarda sık sık düşünürüz; ayrılığın sevgimizi artırdığını duyarız. Fakat vaktaki kavuşma zamanı gelir. Onlar yabancı bir tavırla, lakayt bir bakışla bizi karşılarlar. Anlarsınız ki sizi onlara yaklaştıran ayrılık, onları bilâkis sizden uzaklaştırmıştır."
,batan akşam güneşi gökyüzünü altın renginin türlü tonuna boyamış ve rüzgar ağaçların arasından âdeta büyülü bir şeyler fısıldarken.
"Çok güzel," dedi yüksek sesle.
Gökten ay parçası halinde, o rahmet güneşi,
İndi afaka bu akşam, bu mübarek akşam.
Ebedi kandili yaktıkça, Huda'dan dilerim,
Parlasın dursun o iman senin alnında, Paşam!