Yazıklar olsun, seni sevmesini bilmeyenlere; ey, gamlı ülke!... Seni sevip, senin sesiz dramın içinde gömülüp gitmekten korku çekenlere!.. Taşın, toprağın ne bitmez bir sabır ve mukavemet hazinesidir! İnsan, senin göğsünde ya destani bir kahramanlığa erer ya da en ilâhî mizaçlı velilerin feragat ve mahviyet derecesine varır.
Ruhi Su, Seferberlik ve Kuvayı Milliye Destanı adlı plağının kabında diyor ki: “Hiçbir çalgı insan sesinin anlatma gücüne sahip değildir.” Ruhi Su, bu bilinci başlangıç yaparak işine girişiyor. Sesini dünyanın en güzel çalgısı gibi kullanarak halkın sanat eserlerine eğiliyor. Bir de buna sazını katıyor. Saz da halkın oluşturduğu bir ses aracıdır. Ruhi Su uzun bir müzik eğitimi görmüştür. Çağımızın en yeni müzik olanaklarına varmış, çağımızın geldiği müzik tekniğine ulaşmış, sonra da sesiyle sözüyle Anadolu halk türkülerine dönmüştür. Büyük müzik bilgisi, erişilmez ses güzelliği ve ustalığıyla otuz yıldır türkülerimizi bütün inceliğiyle Ruhi Su söyler. Ruhi Su gücünde, çabasında dünyada ancak birkaç kişi bulabiliriz.
Yiğitler kan döker, bayrak solmaya,
Anadolu başlar vatan olmaya
Kızılelma' ya hey Kızılelma'ya!.
En güzel marşını vurmada mehter,
Ya Allah, Bismillah, Allahüekber!...
Nâzım Hikmet, uzun süren hapisliğinden dolayı, hapishanede Anadolu halkıyla, onun diliyle karşılaşmış, onlarla kaynaşmıştır. Onun ilk başeseri Şeyh Bedrettin Destanı Anadolu halkıyla karşılaşmasının ilk ürünüdür.
Selçukluların tamamen müslümanlaştığını söylemek fazla iddialı olacaktır. Dinleri konusunda pek endişeleri yoktu ve müslüman sıfatının ardında şaman olarak kalmaya devam ettiler. Kendileri ve kendilerinden sonra da varisleri oldukça uzun bir zaman şaman olarak kaldılar. Eski Anadolu destanlarından elimizde bulunan Kitab-ı Dede Korkut adlı el yazmaları oldukça geç bir döneme ait olmakla beraber “paganizm”in izlerini taşımaktadır ve hikayelerin ana karakteri kılık değiştirmiş bir şamandan başkası değildir.
Bu eser kesinlikle Batı Türk kaynaklıdır. Aslen içine Anadolu tatları katılmış bir akkoyunlu destanı olmasına rağmen Orta Asya’da Baba Korkut’un mezarının bulunduğu Sir-Derya kıyılarında yaratılmıştır.
İstanbul deyince aklıma bir martı gelir
Yarısı gümüş yarısı köpük
Yarısı balık yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış bir yokmuş
İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir
Anadolu'da toprak damlı bir evde
Gülcemal üstüne türküler söylenir
Süt akar cümle musluklarından
Direklerinde güller tomurcuklanır
Anadolu'da