O zaman gerçeği bildiğini ve şimdi yanıldığını kabul edemiyordu, çünkü bunu sakin bir kafayla düşünmeye başladığında her şey paramparça oluyordu. Ancak o zaman yanıldığını da kabullenemiyordu, çünkü o zamanki ruhsal durumuna değer veriyordu. O anları bir zayıflık anı sayarak, hayatının en önemli dakikalarına hakaret ediyormuş gibi hissediyordu kendini. Kendi kendisiyle acı veren bir çelişki içindeydi ve bütün manevi gücünü bu acı veren çelişkiden çıkmak için topluyordu.
İnanmak istediğini kendi söylüyor, öyleyse neden inanmıyor? Herhalde çok düşündüğü için. Yalnız kaldığında çok düşünüyor. Hep yalnız, yalnız.
Reklam
Onunla birlikte geçirdiği en güzel anılarını hatırlamaya çalışıyordu. Ama o anılar sonsuza kadar zehirlenmişti artık.
Endişelerle, yalanlarla, üzüntülerle, acılarla ve kötülüklerle dolu kitabı okurken aydınlık veren mum, daha önce hiç olmadığı kadar parladı ve önceden karanlıkta olan her şeyi aydınlattı. Sonra sallandı, ışığı azaldı, kararmaya başladı ve sonsuza dek söndü.
Evet, beni sıkıyor ve aklım bundan kurtulmam için verildi; demek kurtulmam gerek. Artık bakacak bir şey yoksa, eğer gördüğün her şey iğrenç geliyorsa neden ışığı söndürmeyelim? Ama nasıl söndürmeli? Neden bu kondüktör koşturuyor, neden bu genç adamlar vagonda bağırıyorlar? Neden onlar konuşuyorlar, neden gülüyorlar? Her şey yalan, sahte, aldatmaca, her şey kötü!.."
"Evet, nerede kalmıştım? Hayatın bir acı çilesinin olmayacağı bir durumu kendime düşünemiyorum ve biz acı çekmek için yaratıldık ve hepimiz bunu bilerek kendimizi aldatmak için yöntemler düşünüp çıkarıyoruz. Ama doğruyu gördüğün zaman ne yapmalısın?"
Reklam
116 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.